
Özel günlerde çekilen fotoğraflardaki eksik insan sayısı kadardır yalnızlığımız. Çocukluk anılarımızın her birini oluşturan ve yıllar sonra detayları ile bize anlatan insanlar eksildikçe, her bir anı gün be gün flulaşır sanki. Bir gün kırmızı entarili bir kız çocuğu iken, annemizin yüzündeki çizgiler kendimize getirir bizi, o an fark ederiz ‘’anne’’ olduğumuzu. Küçücük bir melekken figüranlığı yaşatan hayat, bir gün olur bizi başrolün tam da ortasına koyar kameraları ve ışıkları ile. Ne ‘’Stop!’’ diye bağıran kurtarıcılar vardır sıkıştığımızda, ne de çekip gidebileceğimiz başka hayatlar, başka filmler…
Zaman hiç geçmeyecek, roller hiç değişmeyecek sanırız hayatta. Biri kalem kutumuzu kırar, ağlayarak eve geliriz, annemiz gider bize yeni bir kalem kutusu alır. Bizim için hayatta o günkü sorun kalem kutusunun kırılması değil, annemize nasıl söyleyeceğizdir aslında. Çünkü söyledikten sonrası zaten çözülür. Anne bize ya kızar, ya bizi haklı bulur, ama tıkanıp kaldığımız o en büyük düğümün karşısında, bizden başka birileri vardır işte o düğümü boğazına alıp bizim yerimize yutkunamayacak. Biz rahat rahat yutkunuruz anneye hesap verip en büyük görevimizi gerçekleştirdikten sonra. Oysa ‘’büyümek’’ denen olgunun tam da karşısında çırılçıplak kalırız bir gün. Bir bakmışız ki roller değişmiş, artık hayatımızda düğümleri çözebilecek bizden başka kimse yok. İşte o anın şaşkınlığı ile yapılan hatalar bütün hayata malolur aslında. Hayatta öğrenmemiz gereken, aciz olduğumuz zamanlarda hata yapmama lüksümüzdür bir tek belkide.
Herkesin hayatında başaramadığı başarısızlıklar, kazanamadığı zaferler vardır oysa ama o fotoğraf eksilmeden önce biz başımıza bu başarısızlıklar gelmeyecektir diye gururla bakarız hayata. Figüran olan birinin başrole geçme olasılığı ne ise, biz de o olasılık ile bakarız dünyadaki sorunların tam da göbeğine. O gerçek dünya karşımıza çıktığında da ne biz zafersizlikleri rahatça giyebiliriz üzerimize, ne de o başrolü yaşayan anneler kabullenebilirler çocuklarının zafersizliğine. İşte tam da bu zamanda, o zafersizliğin kendi başlarına gelmeyeceğini sanan diğer figüranlar, hep figüran kalacaklarını zannedip hata yaptıkça yapar, ama hep başkalarına yuttururlar o koskoca düğüleri. En sonunda da böyle dizelerce yazı yazan insanlar çıkar ortaya nerden ilham aldığını anlatamayacak kadar bıkkın.
Gerçekle çırılçıplak karşılaştığımız gün, işte o fotoğraftaki insanların birer birer hayatımızdan çekip gittiği anın ta kendisidir aslında. Bizim hayatımızda ölen, ya da başka sebeplerden hayatımızdan çıkan halaların, teyzelerin yerine, biz başka başka miniklerin fotoğraflarında hala ya da teyzeyizdir artık, ne kadar kabullenmek istemesek de…
Aynı evi paylaşan sıkı dostlukların sona ermesi ile yavaş yavaş bizi alıştıran yalnızlık bir gün aynı anneden doğan iki kardeşin bile birbirlerinden kopmasını usul usul izletir biz gönlü geniş insanlara. Taaa en başında yıllarca konuşup kabullenemediğimiz insanları bir kalemde nasıl silip attığımıza kendimiz bile şaşırırız eğer bu yalnızlığa alıştı isek. Ki hayat insana neleri alıştırıyor ki en çok biz biliriz.
Yıllar önce çekilen bir fotoğrafı bugünkü fotoğraf ile karşılaştırdığımızda elimizde kalan kadar yalnızızdır işte. Hayatta ananeleri, babaanneleri ve dedeleri bile hayatta olan ve ailelerinden hiç kayıp vermemiş insanlardır işte o çocukluğunu hala doyasıya yaşayabilenler. Çünkü hala 20 sene önce anlatılan bir anıyı, oyuncuları ile birlikte yaşayabiliyordur koca hayatında. ‘’Biz eskiden’’ diye başlayan tüm cümleleri kurabiliyorken, ben onları ‘’Ben eskiden’’ diye başlayan cümlelerle seyrederim yarı kıskançlık yarı içimdeki isyanlarla.
Fotoğraflara bakıp bakıp yazarım sonra tek tek anılarımı bir varmış bir yokmuş diye.
Sonra da bu cümlelerde kendilerini bulan bir sürü başrol oyuncusuna ikram ederim bir dilim muffin ile.
Malzemeler;
3 adet yumurta
1,5 bardak toz şeker
175 gr margarin
1 ay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı süt
1 çay bardağı yoğurt
2,5 su bardağı un
1 su bardağı kakao
1 paket kabartma tozu
1/2 paket rendelenmiş bitter çikolata
Hazırlanışı;
1-Bütün malzemelerinizi oda sıcaklığına gelmeleri için yaklaşık 30 dakika önceden dolaptan çıkarın.
2-Fırın ısınızı 175 dereceye getrin.
3-Yumurta ile toz şekeri 10 dakika kadar eker eriyip krema kıvamına gelene kadar iyice çırpın.
4-Margarin, sıvıyağ, süt ve yoğurdu ekleyip çırpmaya devam edin.
5-Un, Kakao ve kabartma tozunu aynı anda ekleyin ve çok fazla çırpmadan, sadece kek hamuru oluşana kadar karıştırın.
6-Yağlanmış muffin kalıplarınıza kek hamurunu bölüştürün ve üzerine rendelenmiş çikolatayı serpiştirin.
7–30–35 dakika, batırdığınız kürdan temiz çıkana kadar pişirin.
Not: 1-Margarin kullanmak istemiyorsanız margarin+1 çay bardağı sıvıyağ yerine 1 su bardağı sıvıyağ kullanabilirsiniz.
2-Kürdan, rendelenmiş çikolatadan ötürü tertemiz çıkmayacaktır, sadece içinin piştiğinden emin olunca fırından çıkarabilirsiniz.
Devamı için tıklayın..