29.10.2007

Kış Geldi!



Yaz bitip okula başladığım zamanlarda güzel giden havalar çok canımı sıkardı. Tamam hava soğukken, yağışlıyken okula gitmeye bir itirazım yoktu ama yakın zamanda oyun oynadığım sıcacık ve günbeşli havalarda şimdi okula gidiyor olmak bana sıkıntı verirdi. Ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olunca hava birden kapar, delicesine yağmur yağar ve bir daha yaz asla gelmezdi. Neden bilinmez ama kış 29 Ekimde gelirdi İstanbula. Bundan önce yağan yağmurlar yağmur sayılmaz, 29 Ekimdeki ‘’kış’’ gibi yağardı.

O gün resmi tatil olduğundan babalar evde olduğu için mi, yoksa kış ilk kez o gün yüzünü gösterdiği için mi bilinmez sobalar 29 Ekimde kurulurdu. Paltolar yüklüklerden aşağı iner, çizmelerin burnu boyanır, yorganlar kılıflarına geçer buz gibi yataklara serlirdi.İlk kez 30 Ekim günü okula giderken içimize süveter giydirir, eve gelince de sırtımızdaki teri alsın diye tülbent koyardı annem.

Ben tüm bunları ardarda yaşadığım için bu sabah uyandığımda İstanbul’daki güneşe aldanmadım hiç. İlk kez bugün kaloriferleri yakacağımı bilerek kombimin bakımını hafta sonu yaptırmıştım zaten. Dolabımın 4-5 aydır arka raflarında duran anneannemin yaptığı tarhana kavanozunu çıkadım ve sıcacık tarhana yapıp aynı anneannem gibi süt ekleyerek içtim. Sonunda kış geldi! Beni uzun zamandır terk eden gri bulutları hergün gorebileceğim için çok sevinçliyim. Ve içimde güzel bir huzur, garip de bir enerji var. Şimdi battaniyenin altında kedi gibi haber dinleyen eşimin yanına gidip bir battaniye de üzerime alıp sabaha kadar scrabble oynayasım var. Yarın işe de gitmek istiyorum. Hatta bu hafta hiç bitmesin istiyorum.

Siz sobalarınızı kurdunuz mu?

Malzemeler;

5 su bardağı soğuk su
2 yemek kaşığı tarhana
1 tatlı kaşığı salça
1 küçük soğan
1 tatlı kaşığı tereyağ
1 tatlı kaşığı pulbiber
Tuz
İçerken eklemek için arzu ettiğiniz kadar süt

Hazırlanışı;

1-5 su bardağı suya 2 yemek kaşığı tarhanayı ekleyip karıştırarak ezin.
2-Soğanları rendeleyip tereyağında kavurun.
3-Salçayı da ekleyip çevirin.
4-Tarhanayı karıştırarak ekleyin.
5-Pulbiber ve tuzu da katarak 5 dakika karıştırarak kaynatın.
6-1 tabak tarhana çorbasına 1 çay bardağı kadar ılık süt ekleyin.
Devamı için tıklayın..

17.10.2007

Tatildeyim


Bu hafta yazın kullanamadığım yıllık iznimden bir hafta kullandım. Farkettim ki 10 yıllık çalışma hayatımda izinlerimi hep tatile gitmek, birinin birşeyi için koşturmak ya da en basitinden birşeyleri halletmek için kullanmışım. Bazı izinlerimi tatille gitmek için yarısı bavul hazırlayıp, ve gelince bavul yerleştirerek, geri kalan yarısının da bir bölümünü yollarda harcadım. Bazı tatillerimi de yazlıkta geçirdim, ama onlarda da yine bir koşturmaca, bir telaşla geçti günlerim.

Hayatımda ilk kez tatildeyim, evdeyim, cebim belli zamanlar dışında kapalı, MSN açmıyorum maillerime günde sadece 1 kez bakıyorum. Sabahlarımı TRT’nin türk filmlerine adadım. Şanslıyım ki hava 2 gündür de yağmurluydu ve ben battaniyem dizlerimde elimde çayım Türkan Şoray’ın Kara Gözlüm filmini bekledim. Hep hafta sonu ya da hafta içi akşam yürüyüş yaptığım deniz kenarım hafta içi misafirlerini evine göndermiş ev sahibi gibi beni bekliyor.Uzun uzun yürüyüp sonra bir banka oturup gazete okuyorum. Boğazı hiç bu kadar bana ait hissetmemiştim.

Yürüyüş sonrası asansörden itibaren kokusunu duyduğum güzel evime gelip kahvemi hazırlıyorum. Acaba 10 sene evvel bugün nereeydim ne yapıyordum, 10 sene sonra nerde olmayı hayal ediyrordum diyip bugünüme ve bulunduğum yere şükür ediyorum. Birtek annemi özlüyorum kahvemi içerken.

Kahveden sonra yazmaya başlıyorum. Ne hissettiğimi, ne yaşadığımı anlatmak, paylaşmak, paylaştıkça da büyümek için. Marketten aldığım ‘’Kış’’ çayını demleyip geçiyorum kağıdımın kalemimin başına. Kış mevsimleri daha mı keyifli acaba? Ama bir bakıyorum hava kararmış akşam olmuş. Sanki dün yaşamamışım gibi heyecanla eşmin gelmesini bekliyorum birlikte gece yarısına kadar sarılıp Friends izlemek ve Joey’e bininci kez gülmek için. Bugünlerde sadece gülmek istiyoruz, sebepsizce gülmek..

Gece oluyor, yatağıma yatıp kitabımı açıyorum. Aklımda ertesi günün heyecanı var neyi sığdırsam, nasıl daha doyursam günlerimi diye. Doğduğum apartmana gitmeye niyetleniyorum kendi kendime nerede kaldığımı bulabilmek için.

Evlendiğimden beri işten arta kalan zamanlarında ilgilenebildiğim evimle doya doya ilginyorum. Bazen takıntılı ruhuma iyi gelsin diye kazakları renklerine ve boylarına göre düzenliyor, bazen de bu kadar huzurlu ve mutlu ve uzak olsam da özlediğim arkadaşlarıma hediye cookieler yapıyorum beni ansınlar diye.

Malzemeler;

½ su bardağı tozşeker
200 gr oda sıcaklığında tereyağ
1 adet büyük yumurta
2 yemek kaşığı nutella
2 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Damla çikolata

Hazırlanışı;

1-Fırın ısınızı 175 dereceye getirin
2-Tereyağ ile şekeri mikser ile iyice karıştırın.
3-Yumurtayı ekleip karıştırın.
4-Nutellayı da ekleyip iyice karıştırın.
5-Ayrı bir kapta un, kabatma tozu ve vanilyayı karıştırın.
6-Az önceki karışıma eleyerek ekleyin ve yoğuruup krabiye hamurunu elde edin.
7-Elinizle şekil verip damla çikolata ile süsyleyin.
8-175 derecde 15-18 dakika pişirin.
Devamı için tıklayın..

10.10.2007

Öylesine


BOŞUNA

Sen yoksun.........
Boşuna yağıyor yağmur...
Birlikte ıslanmayacağız ki.....
Boşuna bu nehir......
Çırpınıp pırpırlanması.....
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...
Uzar uzar gider..
Boşuna yorulur yollar..
Birlikte yürüyemeyeceğiz ki..
Özlemlerde ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız..
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna..
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı Bölüşemeyeceğiz ki ...

AZİZ NESİN

Bazen birileri duygularımızı yazmış oluyor, biz de ne yazsak da, hangi lafın ustune hangi kelimeyi koysak da olmayacağını hissediyoruuz, sadece susmak, okumak, paylaşmak kalıyor.

Bugünlerde öylesine yaşıyorum hayatı. O ömürde çok az kere rastlanan, ama her seferinde arabadan inp seyredilemediğim günbatımı gibi. Duyduğum ama içime çekemediğim deniz kokusu gibi. Güneş doğuyor, bir bakmışım bu saat olmuş. Ne bir fincan kahveyi hakkıını vererek içebilmişim, ne de bir durup düşünmüşüm neredeyim diye. Kaç zaman olmuş kulağımda Yeni Türkü Beşiktaş’dan Ortaköy’ e yürümeyeli? Bir dilim beyaz peynirle bir şişe rakı devirmeyeli? Ya da sadece yazmayalı?!

Annem hep ‘’kim ne yaşıyor ise kendi seçimidir’’ der. Kadere, kısmete yüklenenlere, faydasız şikayet edenlere hep kızar.İşte ben de bu satırları yazıyorsam eğer hayatta, öylesine yaşadığım içindir. Oysa ben sadece bir Pazar öğleden sonrasında Nişantaşından bıkmadan sıkılmadan aradığım ama bulamadığım o küçük, şirin, sıcak, sevimli cafeyi bulup bir fincan portakal çayı içmek istiyorum. İşte o zaman öylesine yaşamayacağım. O zaman Papatya olacağım.

Bayramdan sonraki hafta çıkamadığım iznime çıkmak için yarın son çalışma günüm. Yine öylesine kalkıp, öylesine çalışacağım, öylesine eve geleceğim. Cuma günü de öylesine bayram ziyaretleri yaptıktan sonra evime geleceğim. Sabahleyin kahvaltı tepsim kucağımda televizyonu açtığımda türk filmi olsun istiyorum. Eğer çok istersem Türkan Şoray ile Kadir İnanır’ın ‘’Kara Gözlüm’’ filmine rastlar mıyım? Yüzbininci kez izleyip yine de sonuda mutluluktan ağlar mıyım?

Önümüzdeki hafta mesela telefon çalmasın istiyorum. Bir an unutulsam nasıl olur? Beni unutmaması gereken bir dizi insan unutmuşken, bir an daha unutulsam? Affetmenin en güzel yolu unutmaktır ya, ben de herkesi unutsam da affetmiş olur muyum beni unutarak affettiğini zanneden figüranlar gibi?

Burasi hakiki günlük gibi oldu bu sefer. Efendim ben öylesine yaşıyorum demiştim ya, Hasanpaşa Köfte’den artan patateslerden öylesine patates topları yaptım. Patatese azıcın tereyağ, tuz, ve süt koyup karıştırdım, sonra da top top yapıp toz parmesan peynirine yuvarladım. Ardından da cici bici kürdancıklar taktım. Yaparken pek öylesine değildi ama...

Devamı için tıklayın..

6.10.2007


Sevgili Nazlı beni 187. sayfa oyunu için sobelemiş.

Ben şu aralar hayranı olduğum Buket Uzuner'in çıkarmasını gün saya saya beklediğim İstanbullular isimli kitabını okuyorum. Buket Uzuner bu kitabı çıkaralı nerdeyse 5 ay oldu ama ben zamansızlıktan ancak şu günlerde sonlarına doğru yaklaştım. Aslında bu oyun için oturup ''Adanmış Hayatlar'' isimli bir kitap yazıp 187. sayfasındaki ''Yorgunluk'' isimli bölümden sizlere kendi kelimelerimi yazacak kadar birkmiş durumdayım. Ama benden evvel Buket Uzuner der ki;

'' Osa 21. yüzyılın Türkiye'sinde hala arkası olmayan düz vatandaşın işi zordu, uzundu, yorucu ve bıktırıcıydı. Ama Polis Memuru Üzeyir Seferihisar, Türkiye'de hayatta kalma sınavlarından geçmeyı başarmış sıradan bir vatandaş olarak yeterince uyanık ve kurnazdı ve bu sınavlar ona, kime, nerde, hangi ses tonuna angi tepkiyi vermesi konusunda yaşamsal bir refleks kazandırmıştı.''

Bu ouunun bir sonraki durağı sevgili Eda Suner olsun istiyorum. Edacığım senin elindeki kitabın 187. sayfasında neler yazıyor?
Devamı için tıklayın..

İstanbullular

Sevgili Nazlı beni 187. sayfa oyunu için sobelemiş.

Ben şu aralar hayranı olduğum Buket Uzuner'in çıkarmasını gün saya saya beklediğim İstanbullular isimli kitabını okuyorum. Buket Uzuner bu kitabı çıkaralı nerdeyse 5 ay oldu ama ben zamansızlıktan ancak şu günlerde sonlarına doğru yaklaştım. Aslında bu oyun için oturup ''Adanmış Hayatlar'' isimli bir kitap yazıp 187. sayfasındaki ''Yorgunluk'' isimli bölümden sizlere kendi kelimelerimi yazacak kadar birkmiş durumdayım. Ama benden evvel Buket Uzuner der ki;

'' Osa 21. yüzyılın Türkiye'sinde hala arkası olmayan düz vatandaşın işi zordu, uzundu, yorucu ve bıktırıcıydı. Ama Polis Memuru Üzeyir Seferihisar, Türkiye'de hayatta kalma sınavlarından geçmeyı başarmış sıradan bir vatandaş olarak yeterince uyanık ve kurnazdı ve bu sınavlar ona, kime, nerde, hangi ses tonuna hangi tepkiyi vermesi konusunda yaşamsal bir refleks kazandırmıştı.''
Devamı için tıklayın..