31.10.2009

Şükür

Bütün bir gün evde üşüdüm.Sanki bu yağmur ve soğuk daha öncekiler gibi gelip geçiciymiş sanarak aklıma kaloriferi yakmak gelmedi bile. Zaten sabah uyandığımda bu kadar da soğuk değildi hava. Yağmuru ve fırtınayı görerek geride kalmşı üç beş parça yazlık giysiyi de kaldırarak kabanları ve mantoları çıkardım. Önce güzelce bir havalandırdım, sonra da herbirini askıya astım ki kırışıklıkları açılsın. Sonra üzerime bir hırka aldım, az sonra da ayağıma çorap.



Yağmur, fotoğraflarda gördüğünüz henüz evime yeni konuk olan ve tam anlamı ile alışkanlıklarına ve ihtiyaçlarına alışma safhasında olduğum sıklemenlerimin boynunu bükecek kadar fırtınaya dönüştüğünde onları balkondan almak için uğraşırken salonumun penceresinin ne kadar güzel bir sokağa baktığını bir kez daha farkettim. Bu sefer elime makinemi alıp bu güzel ve tanıdık sonbaharın fotoğraflarını çekmeye başladım.


Yaz boyu balkonumuzda şarabımıza eşlik eden fenere bir mum yaktım ve onu da kasımpatılarımın yanına koydum. Sanki bana poz verirmiş gibi bir an rüzgara direndiler sırayla. İyice üşüyene kadar çektim fotoğraflarını. Ayağıma aylar önce kaldırdığım ve tekrar giymek için sabırsızlandığım patiklerimi de geçirdim. Rüzgardan kopmak üzere olan Türk Bayrağını balkondan sökerken aklıma geldi kalorifer yakmak. Eskiler hep 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında okullar ve işyerleri tatil olduğu zaman evde sobayı kurduklarını, soğukarın bu tarihten sonra geleceğini söyler ya, bayrağı indirirken aklıma geldi ki bu soğuk geçici değil. Doğuca kombinin yanına gittim kaloriferi yakmak için. Kombinin hemen altındaki fırında pişen peynirli böreğin kokusu burnuma gelince de az bir zaman sonra geceleri üşümemek için yün yorganımızı çıkaracağımızı anımsadım ve yüzüme bir gülümseme yayıldı. Bir anda markete gidip çeşit çeşit bitki çayları almayı, hemen ilerideki fırından kepek alıp kepekli kurabiye pişirmeyi, yarım kalan kitaplarımı raflardan indirip sıraya koymayı hayla ediverim. Ben kışı çok seviyorum....

Ama fırtına öyle bir hiddetlendi ki arabaya kadar bile yürüyemeyeceğimi anlayıp vazgeçtim. Radyoda ''My funny valentine'' çalarken onca sorundan, mutsuzluktan, sıkıntıdan sıyrılıp kendime armağan ettiğim bu günü yaşadığıma şükrettim. Çünkü şükür şu sıralar aklımdan geçen en güçlü duygulardan bir tanesi.

Anneanneme kanser teşhisi konup onu hastaneye yatırdığımız ilk gün, kardeşimin bebeğinin olduğu henüz yedinci gündü. Ben tam 1 hafta önce bebeğin dünyaya sancılarla gelmesini izleyip doğumun ne kadar mucizevi birşey olduğu sarhoşluğu ile yaşarken bir anca kendimi tam da karşı uçta, ölümle yüzleşirken buluverdim. Yan odada babası üçüncü ameliyatını olduğu için tam üç aydır hastanede bir sandalyede uyuyan kadın ile tanıştığımda ''üç ay hastanede kalma'' tabiri bana çok umutsuzca gelmişti. Oysa biz bugun hastaneye yatalı bir ay oldu ama benim hala umudum var.

Annemin annesini kaybediyor oluşunu izlemek beni çok üzüyor. Kelimelere dökemediği onca şeyi gözlerinden anlamak ama hiçbirşey yapamamak ne tuhaf. Bu sabah annemle telefon ile konuşurken dün gece üç aydır yan odada yatan kadının babasının vefat ettiğini öğrendim. Annem '' şükür annem hala hayatta'' dedi. Başkalarının felaket karşısında kendi durumunun onunkinden iyi olması sebebi ile hissedilen duygunun ''şükür'' olması ne ironik değil mi?

Neyse... Haftaiçi anneannem büyük bir ameliyat olacak, ve sonucunun ne olacağını hiç bilmiyoruz. Bizleri nelerin beklediğini, neler yaşayacağımızı tahmin edemediğimizden bugun bir mola verdim ben. Ruhumu dinlendirip hazırlık yaptım daha zor günlere.Daha da zor günler olduğunda daha çok şükredeceğiz öyle mi?
Kalorifer ısınıp böreğim pişerken de sıcacık bir kış çorbası yaptım kendime. En sevdiğimden hemde.

Televizyonda at arabaları ile seyahat edilen bir Avrupa kentinde geçen bir film vardı. Aynı bugun gibi karanlık, yağmurlu ve soğuk bir günde at arabasının çıkardığı tıkır tıkır sesi eski bir masal dinliyormuşum gibi huzur verdi bana. Film hiç bitmesin, battaniyem hiç açılmasın, yağmur hiç dinmesin istedim.

Malzemeler;

1 litre su
1 bardak kırmızı mercimek
1 yemek kaşığı zeytinyağı
2 bardak sıcak su
1 tablet etsu
Deniz tuzu
Pul biber

Hazırlanışı

1- 1 litre su ile mercimeği düdüklü tencerede 10–15 dakika kaynattım.
2- Tenceredeki çorbayı blender den geçirdim
3-Çorbaya zeytnyağ, 2 bardak sıcak su , etsu tableti, deniz tuzu ve pul biber ekleyip 5-10 dakika kaynattım.


Devamı için tıklayın..