28.07.2011

İskender

Bir bardak daha kahve içesim ve bir iki satır daha fazla yazasım var bugün. İskender için, çoğumuzun içindeki İskenderler için..

Her bebek mantı burunlu minik ayaklı doğuyor diyor kitapta, ama bazı ebeler bilmeden ileride katil ya da hırsız bir bebek doğurtuyorlar, bilseler doğurturlar mıydı?

Hepimiz koklanası öpülesi birer bebek olarak doğuyoruz da ne bizi yalancı yapıyr şu hayatta? Hangi etkenler hırsız olmamız yol açıyor, hangi sebepler bizi İskender yapiyor?

Herkese, yaptığı herşeyden dolayı hak vermenin, herkesi kendi şartları içinde değerlendirip onu anlamaya calışmanın ve hep böyle davranmaya gayret göstermenin kadar doğru olduğunu bir kez daha hatırlattı bana İskender. İyiki böyleyim diye şükür ettim. Pembe de haklıydı, İskender de, Esma da, Yunus da tüm söylediklerinde, tüm yaptıklarında. Ama her birinin bir adımı diğerinin hayatına mal olmuştu.

Buna benzer ne çok şey yaşıyoruz gündelik hayatta. Ne zaman namus kavramını kafadan çıkarıp bacak arasına soktuk biz? Bir fahişeden daha mı ahlaklıdır yetim yeğeninin hakkını yiyen amca? 15 yaşında sevgilisinden hamile bir küçük kadından daha mı namusudur evimden 8 aylık alyansımı çalan hırsız? Büyütülmüşlüklerimizle karşı cinse duygu ve dürtülerimizi bastırabiliyoruz da nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebiliyor, göz dikebiliyoruz en yakın arkadaşımızın tek taş yüzüğüne?

Bir yalan aynı zamanda doğru, bir doğru aynı zamanda yalandır her zaman. Ve nasıl bakıyorsan öyledir aslında hakikat!

Nietzche Ağladığında, (İrvin Yalom) Kumral Ada Mavi Tuna, (Buket Uzuner) Başucumda Müzik, (Kürşat Başar) Aşk, (Elif Şafak) bir yana İskender bir yana artık. Hatta Şeytanın Fısıldadıklarının (Emre Yılmaz) yanı başına...
Devamı için tıklayın..