30.01.2008

Bir tas aşure ile sobelendim!


Bugünlerde bloglarda renk renk, süslü püslü aşure tarifleri görüyorum.Hele ki sevgili Burçinciğimin aşuresindeki özen ve güzellik beni kendisine hayran bıraktı. Herkesin bir aşure tarifi olduğu gibi, yapılışı ve tadı ile de ayrı ayrı aşure öyküleri vardır. Ben de her sene aşure zamanı renk renk aşureleri gördüğümde aklıma yengemin o en çok sevdiğim azıcık malzeme ile, benim istediğim gibi sadece buğday nohut ve fasülye koyarak yaptığı tencere tencere yiyebileceğim aşuresi gelir. Kuzenlerim ile aşureyi o kadar çok severdik ki, yengem kaynattığı bir tencere aşurenin yanında , bir tencere de sırf biz çocuklar için kaynatırdı sıcak aşureye kaşık batırıp bozmayalım diye. Yengemin aşure yapıp hepimize paylaştırdığı bu senenin bereketli zamanlarında, bizim gibi aşureyi çok sevem abime de götürmem için kavanozları doldurup poşetleyip bana verirdi. Ben, sanki abim ile yengem hiç bir araya gelmeyecekmiş gibi aşureleri oturup bir güzel yer, kavanozları da yengeme abimin teşekkürlerini ileterek iade ederdim. Kendim yediğim kase kase aşureler yetmez de, en tatlısı o abime götürmediğim aşureler olurdu. Bir aşure zamanından sonra, abim ile yengemin bir araya gelmesi ile, benim bu minik sırrım ne yazıkki ortaya çıkmış ve hiçbir aşure bana emanet edilmez oldu tabiki, ama o aşureerin tadı damağımdan hiç gitmedi.

Gün geçtikçe uzaklaştığım şeylerden biri de aşure oldu zamanlara sığmayan hayatımda. Yapmaktan hep korktuğum, bir türlü cesaret edemediğim aşurenin, bu sene de bende tarifi değil, anneminkinin bir fotoğrafı bir de minik öyküsü var bazı şeyleri zamanında anmak için. Bir kazan aşure yapıp konu komşuya kapı kapı dağıttığım an hissedeceklerimi düşündüğüm şu anlarda sevgili Devletşah tam da hislerime tercüman olmak için beni bloğunda yeni br oyun için sobelemiş. Bu yeni oyun 3 aşamada nefesimizi kesecek şeyleri paylaşmamızı amaçlıyor; “işte bunlar, bakalım kaç tanesi gerçek olacak”, ‘’hemen yapabileceğim halde yapmayı neden beklediğimi bilmediklerim’’, ve ‘’ bir daha dünyaya gelme şansım olsaydı’’

İşte bunlar;

1- Adı ‘’Bahar’’ olan bir kızımın olması
2- Benim için hazırlanmış kumsalda büyük tahta bir iskelede, bir yaz akşamı, tepede ay hilal, hafif bir poyraz esintisinde Müzeyyen Senar ve ekibinden sabaha kadar Türk Sanat Müziği dinlemek ve rakı içmek
3- Paraşüt ile atayıp, bu gözümüzde büyüttüğümüz dünyayı bir de minicik görmek.
4- Tam da masaldaki gibi evimin çikolatadan, şekerlemeden ve Petit Beurre biskuviden yapıldığını farkedip kartonpiyerlerden yemeye başlamak
5- Goran Bregovic ile Düğün ve Cenaze Orkestrasında keman çalıyor olmak.
6- Yeniden gelin olabilmek
7- Sınırsız hediye çeki ve sınırlı bir zaman için hayatta bir kez bir alışveriş merkezine salınıp o parayı bitirmek zorunda burakılmam :)))

Ertelediklerim;

1- Hemen yarın akşam işten çıkıp havaalanına gidip, Paris’e ilk kalkan uçağa binmek, St. Michel Meydaı’ndaki heykelli havuza bakan küçük cafeyi bu koca adama da gösterebilmek, ona Paris’te tekrar aşık olabilmek.
2- İrlanda’ya gidip ıssız kayalıklarda, dünyanın diğer ucunda da poyrazı içime çekebilmek.
3- Bir Chiristmas tatilini kuzey Avrupada karlar altında bir küçük kasabada geçirebilmek.
4- Bir Mayıs sonunda istifa edip Eylül ayında dönüp hayatıma tekrar başlayana kadar kuzey Ege’de, bir kasabada 3 ay çıplak ayak ile toprağa basıp, cep telefonsuz ve internetsiz tatil yapmak.
5- Eşime onu okyanusa götürecek uçak biletini hediye ettiğim adaki gözlerini seyretmek
6- Sırtımda bir sepet ile bir mayıs ayında kiraz bahçesinde sepetimi doldurana kadar kiraz toplayıp, o ağacın altında uyuya kalmak.
7- Yarım bıraktığım dans kursunu tamamlayıp, kursun düzenlediği herhagi bir gösteride rol almak.
8- Kocaman bir seyahat gemisinde, okyanusun tam da ortasında, gece vakti sadece dolunayın ışığı varken, arkadan gelen hafif müzik eşliğinde bembeyaz elbise ile Reşat Nuri Güntekin okumak
9- En sevdiğim kız arkadaşlarımda kısacık bir dertleşme tatiline gitmek
10- Annemle bir hafta boyunca Sultanahmet’deki bütün müzeleri dolaşıp, kahve içip sohbet etmek.

Ütopyalarım;

1- Dünyaca ünlü bir bale gösterisinde baş balerin olmak
2- 1930’larda Paris’de yaşamak
3- Bir sabah uyanıp kitabımı en çok satanlar listesinde görmek
4- Dünya Klasikleri’ne ait bir romanda adı geçen kahramanın, ya da ‘’Yine bu yıl ada sensiz’’ şarkısının bestecisinin torunu olmak
5- Günde 28 öğün yemek yyip yine de kilo almayan o ‘’sevimsiz’’ kızlardan biri olarak dnyaya gelmem :)))


Çok mu içimi döktüm nedir?

Ben bu oyunu çok sevdim, ama Defne’nin, Esra’nın ve Açalya’nın da nefesleri nerelerde kesilir acayip merak ediyorum :))

8 yorum:

Burçin'in Denemeleri dedi ki...

İşimi daha da zorlaştırdın ama olmadı ki şimdi. Bu güzel yazıyı da okuduktan sonra ben neler yazacağım iyice kafam karıştı. Offf offff...
Seni seviyorum...

Defne dedi ki...

Nasıl çıkacağım bu işin içinden ben!?
Bir sürü sobem var artık, hepsi de nurtopu gibi :P. Burçin de sobelemişti başka konuda, biraz vakit ayırıp tez zamanda yerine getirilecektir. Öptüüm!

Adsız dedi ki...

Ellerinize sağlık şekercim, mim yazmasam da okumak güzel :)

canan kufer dedi ki...

papatyacigim,

ah asureeeeeee, icim gidiyor icim....annecigimin mis gibi asuresi olsa da kaselerce yiyebilsem...

öptük seni,
canan

Adsız dedi ki...

aşureyi bende çok severim ama yeterince yedim 1 sene idare eder heralde

butterfly dedi ki...

Bu sene annemle beraber yaptık aşuremizi, mutfaktaki halimiz görülmeye değerdi:). Hep az yapalım, abartmayalım diye başlıyoruz ama biraz ondan biraz bundan derken bereketlendikçe bereketleniyor..Sonuç tencerelerce kaynayan aşure, buğulanmış camlar, yorgun ama paylaşmanın sevinci içindeki anne-kız.
Seneye yine annemle mi yaparız yoksa ben kendi mutfağımda mı yaparım bilmiyorum ama bu aşure yapma ritüeli mutfakta geçirdiğim en güzel zamanlardan biri olarak kalacak...
Papatyacım senin aşure öykünü okurken de çok eğlendim:). Hele de o güzelim aşurenin fotoğrafını görünce lezzetini hisseder gibi oldum.
İlginçtir ben küçükken aşure hiç sevmez, ağzıma koymazdım (neler kaçırıyormuşum meğer:)). Ne zaman ki aklım başıma geldi:), bayıldığım tatlardan biri oldu aşure..
Sevgiler papatyacım :).
aslı

ebrulitatlar dedi ki...

Aşure nefis. Yazı çok güzel. Dergideki çorba tarifleride öyle. Ellerinize ve emeğinize sağlık. Bende beklerim. Sevgiler..

zehra dedi ki...

mutlu ,sagl�kl� ,huzurlu
,a�k dolu ,sevgi dolu
cok guzel bir hafta
diliyorumm