15.04.2007

Teşekkür ve Vazgeçemediklerim..




Eskiden hepimizin çantasında telefon defterlerimiz vardı değil mi? Bu defterlere arkadaşlarımızın hem telefonlarını hem de adreslerini not alırdık. Ben bir de en son sayfasına her arkadaşımın doğum gününü özellikle not alırdım. Beyaz Adam’dan ya da Toy’s R Us’dan sevimli Truffy kartları biriktirirdim. Doğum günü listemi her senenin başında ayrı bir deftere aylık olarak sıralar ve her ay, bir sonraki ay doğum günü olan arkadaşlarımı belirler, onlara koleksiyonumdan uygun kartlar seçerdim. Sonra o kartlara özenle doğum günü mesajımı yazar, yine özenle seçilmiş renkli kokulu zarflara yerleştirir evime çok uzak olan postanenin yolunu tutardım. Önce postaneye gider işlemi tamamlardım. Ardından dönüş yolculuğunda asıl gezinti başlardı benim için. Önce Tadım dondurmacısına uğrar kornet külaha karamelli ve çikolatalı bir dondurma yaptırır, ardından bu dondurmayı önce çikolata sosuna, sonra fındığa en son da fıstığa batırır kana kana yerdim. Ardından semtimizin tek kitapçısına uğrar yeni gelen neler var uzun uzun incelerdim. Son uğrağım büyükçe bir parkın içinde olan Tiffany mağazasına girmek ve yeni çıkan ürünlere bakmak olurdu. Çoğu insan için ‘’postalamak’’ olan bu eylem benim için sevdiğim aktiviteler ile beslenmiş bir keyifli gezinti şölenine dönüşürdü.

Sonra, aradan karamelli dondurmayı, küçük ama dopdolu kitapçıyı, ucuz ama güzel kazakları aradan çıkaran teknolojiler geliştikçe gelişti. Biz tüm bir öğleden sonramızı alan bu aktiviteyi bir tık’a indiren e-kartlar göndermeye başladık sevdiklerimize. Ama ben hala ne zaman gitsem kitapçılardaki o kocaman büyük rengarenk kartlara uzun uzun bakarım. Bazen eşime ya da arkadaşlarıma aldığım hediyelere iliştiririm ama çok uzun zamandır postaneye gitmedim diyebilirim.

Geçen haftalar da Kanyon’da Elit Oyuncak Mağazası’nda bu kartları gördüm ve yine dayanamadım aldım. Aslında bu gördüğünüz son hali, çünkü Elit’te satılan aslında kart değil kart malzemeleri. Kategorilerine göre minik objelerden oluşan bu setlerden alıp, evde içinizden geldiği gibi dizayn edip hediye kartınızı kendiniz yaratabiliyorsunuz. Yılbaşı kategorilerinde minik çam ağaçları, Sevgililer Günü’nde ise bir sürü kırmızı pembe kalpten oluşan çok hareketli, eğlenceli olan bu setlerden Okyanus temalı olan seti aldım ben. Ben her sene bu mevsimde deniz kokusunu pek bir özler, yaz akşamları için gün sayar dururum. İşte deniz özlemimin arttığı şu aralar, bu kartı aldığım akşam hemen oturup resimde gördüğünüz dizaynı yaptım. Ama kartı bitirdiğim gibi postalayacak, kutlayacak, teşekkür edecek bir şeyler bulamadığım için çekmeceye kaldırdım.

Şimdi beni ‘’İçinden Gelerek’’ arkadaşlarına tanıtan ve bu sayede bir sürü arkadaş ile tanışma fırsatı veren, yazdığım her öyküde, hazırladığım her yemekte herkesten önce sımsıcak yorumlarını yazan ve yakın zamanda da beni sobeleyen Defne’ye teşekkür etmek için huzurlarınızda bu kartı çekmecemden çıkarıyorum

Defneciğim beni vazgeçemediklerim konusunda geçen hafta sobelemişti, ben dersime ancak çalışabildim. Defneciğim; işte benim vazgeçilmezlerim diyor ve ben de Almanya’ya uzanıp sevgili Canancığımı sobeliyorum.

Herkesin kendine göre vazgeçemediği şeyler vardır. Ben benim bu oyunum biraz değişik olsun istedim ve insanlardan yardım aldım. Bana göre vazgeçemediğim şeylerim vardı evet ama bakalım insanlar beni nasıl görüyordu ve onlara göre vazgeçemediğim şeyler neydi.

Bu soruyu ilk olarak kendime sordum;


Hani ‘’Ne zamandan beri?’’ sorusunun cevabını hatırlamazsınız ya, işte benim de zamanını hatırlayamadığım kadar eski bir tarihte artık hangi olay hangi resim bilinçaltıma nasıl girdi ise, her küçük kızdan biracıcık fazla olarak gelinlik tutkum başladı. Annemim kuzenlerinin evlenmesi ile saç baş makyaj yapılıp gelinliklerini giyerek çektirdiğim fotoğraflar albümümde kendi kuzenlerimin ve arkadaşlarımın gelinlikleri ile devam etti. Evlenmemin söz konusu olmadığı zamanlarda aldığım gelinlik dergileri, ara ara yapılan gelinlikçi gezmeleri, biriktirilen gelinlik fotoğrafları, her gelinin arkasında gelinliği inceleyen ruh halleri hatta evlenene kadar zaman zaman kuzenimin gelinliğini giyip oturmalarım yıllarca devam etti.
Evleneceğim zaman kocaman bir gelinlikçiler caddesinde hiç yorulmadan bıkmadan usanmadan bütün gelinlikçilere girip sıra sıra gelinlikler giydim. Öyle ki beni bütün tanıyanlar evleneceğim zaman ‘’Ohh şükür sonunda kendi gelinliği olacak’’ deyip bu hevesimin kendi gelinliğim ile birlikte biteceğini sandılar. Ben de öyle sanmıştım. Gelinliğim eve geldiğinde 6 gece birlikte uyuduk. Düğün günü benim en mutlu anım gelinliğimi giydiğim andı. Hala her evlilik yıldönümümde gelinliğimi giyerim, hala gelinlik dergileri alırı ve bir gelin gördüğümde durup dakikalarca bakarım. Tamam, itiraf ediyorum, evlilik yıldönümleri haricinde de ara ara gelinliğimi indirip askı ile salonun ortasına asıp birkaç gün seyredip giyip kaldırıyorum İşte benim en vazgeçilmezim: Gelinliğim.



İkinci olarak eşime sordum;



Çok net hatırlıyorum 5 ya da 6 yaşındaydım. Amerika’da yaşayan amcam Türkiye ziyaretlerinde bize getirdiği oyuncak dolu çantayı açar, biz de abim ile paylaşırdık. Yine bir gelişinde paketinde uslu uslu oturun bir Snoopy’yi görür görmez almıştım. Ben senelerde o Snoopy ‘yi yanımdan ayıramadım. Sınava almak istemeyen OSYM görevlileri, eve gelen çocuklara oynasın diye verdiği için teyzem, unuttuğum için yazlığa giderken yarı yoldan döndürdüğüm annem, yıkadığı için kavga ettiği yardımcımız dahil bir sürü insan ile onun için kavga ettim. Bu hevesim için de ‘’Evlenince geçer’’ dediler. Ben de geçen sandım. Ama geçmedi Ben hala bu 25 yıllık Snoopy’yi evimde başköşeye koyup, sıkıldığımda bunaldığımda, ağladığımda ona sarılıp rahatlıyorum. Snoopy’m benim vazgeçemediklerimden.

Üçüncü olarak ağabeyime sordum;


Ellerim, saçlarım, yüzüm daha doğrusu bütün bedenim sanki bir canavar tarafından nemi emilmişçesine kupkurudur. Ellerimi yıkadıktan sonra krem sürmez isem parmaklarımı birbirine değdiremem. Saçlarıma krem sürmez isem Bonus reklâmlarında oynamak için hemen teklif alabilirim. Yüzüme krem sürmez isem dudaklarımı falan oynatamam gerginlikten. İşte benim bir yere kalmaya gideceksem pijamam, diş fırçam falan hikâye olmazsa olmazım, yanımdan ayıramadığım tek şey kremlerimdir.

Dördüncü olarak kuzenime sordum;



Kahve fincanlarına, kupalara dayanamam ben, nerde görsem beğensem alırım mutlaka. Özellikle resimde olduğu gibi rengarenk olanlara!

Beşinci olarak da kuzenime sordum;



Büyülü Şehir Paris; Sen okuduklarımdan, düşlediklerimden daha da güzelmişsin!. Ben Paris’in sokaklarına, yemeklerine, kültürüne her şeyine ayrı ayrı aşığım. Yıllarca arkadaşlarımın benim için geridkleri ve benim Paris’den aldıklarımın birkaçı resimde. İşte ben Paris şarkılarından , yemeklerinden ve bu eşyalardan vazgeçemem.

12 yorum:

Defne dedi ki...

Pazar, aksamustu...Bundan daha guzel bir yazi okuyamazdim sanirim bugun. Guzel sozlerin icin ve de o el emegi, muhtesem kart icin tesekkur ederim. Senin de "icinden geldigi" cok hissediliyor Papatyacigim:).

Amerika'da yasadigim iki yil boyunca kartlara hayran hayran bakmakla kalmadim arkadaslarima ve aileme gonderdim. Sevgi sozcukleri yazilmis kartlari hep bir yerlere ilistiririm zaten kocam icin :).

Vazgecemediklerine gelince, Snoopy bagliligindan kaynaklanan huysuzluklarina cok guldum. Kupalar konusunda ise kendimi dizginliyorum artik :P.

Bu durumda her ikimiz de Canan'i sobelemis olduk. Eli mahkum, kacis yok :)!

Sevgiyle.

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Defneciğim,

Evet ''içimen geldi'', hatta uzun bir zamandir ''içimden geliyordu'' ama bekleyip sobem ile birleştireyim dedim:)

Sevgiler

Açalya dedi ki...

Ben de hala mektup ve kart gondermekten, arkadaslarimin dogum gunlerinde yada birine gidilen yemekten sonra tesekkur karti gondermekten vazgecmeyenlerdenim.
Vazgecemedigin seylerden birinin gelinligin olmasi ve gelinliklere bu kadar uskun olman ilginc geldi bana, ne guzel, ne degisik!

Papatya dedi ki...

Bir adasim varims :) Ben bunu gecenin bir vaktinde oradan oraya dolasirken kesfettim :)

Ben de beklerim...
sevgiler,

Papatya

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Açalyaciğim,
Kartlardan hala vazgeçemediğin için kutlarım seni,burada insanların çoğu garip garip tepkiler verir kartlara, bu yüzden de insanı bezdirirler kiymet bilmedikleri için, aslinda senin gibi yapmaliyim ben de, inatla göndermeliyim kim ne düşünürse değil mi?

Sevgiler

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Sevgili Papatya,

Hoşgeldin, memnun oldum:)

Sabah makinemi açtım, yorumlara bakıyorum, Papatya adini gordum Allah Allah ben yorum yazmamıştım diyorum vallahi şaşırttın beni:)

Sevgiler,

Selen dedi ki...

Sevgili Papatya,
Yazın her zamanki gibi çok güzel. Defne'ye seni tanımama vesile olduğu için tekrar teşekkür ediyorum buradan. Bu arada, Defne seni ilk nasıl keşfetti??
Gelinlik konusunda sana katılıyorum. Gerçi benim bu hastalığım seninki kadar ileri değil :) ama ben de ilk denediğim gelinliği almama rağmen, 5-6 mağaza daha dolaşıp gelinlik denemiştim. Büyük keyif, insan kendini prenses gibi hissediyor.
Snoopy'ne bayıldım. Bizim evde de çalışma odamızı görsen çocuk odasından farkı yok.
Kart yapımı işine ise bayıldım. Kanyon'a gittiğimde ben de alacağım.
Benim de Defne gibi Amerika'da kalışım boyunca aileme ve eşime (o zamanlar sevgilimdi) yolladığım kartların haddi hesabı yok. Hala da Amerikadaki dostlarıma ve buradaki arkadaşlarıma özellikle doğumgünü ve yılbaşlarında yollarım.
Lise yıllarındaki aşkını anlatmaya yardımcı Truffy kartlarım ise hala duruyor. Senin için fotoğraflayacağım onları :). Hem eskileri yadetmiş olurum...

canan kufer dedi ki...

papatyacigim,
bir kac dakika önce blogumda kücücük hic mi hic vazgecemiyecegim bahcivanimi ile ilgili bir iki satir yazdim. defneden sobelendigimi unutmadim, bende bekliyordum ;-)

yakin zamanda sera-mina nin ve esimin disinda vazgecemediklerimi sizlerle paylasacagim, SÖZ!!!
iyi geceler,
canan

Burçin'in Denemeleri dedi ki...

Papatya'cığım,
Yine çok keyif verici bir yazı hazırlamışsın. Ellerine sağlık. Defne'ye ben de buradan çok teşekkür ediyorum seni tanıma fırsatı yarattığı için. Yoksa bu güzel yazılardan, fotoğraflardan, bu sıcak ve içten anlatımdan yoksun kalacaktım. Seni sanal ortamda da olsa tanımaktan çok mutluyum. Ben de bu dönemde hep denize özlem duyarım. Tatile gideceğimiz zamanı iple çekerim. Özellikle havalar biraz daha ısınsın çalışmak işkence gibi gelir sanki günler geçmek bilmez. Vazgeçemediklerini de çok sevdim. Hepsi gerçekten vazgeçilemeyecek güzellikte. :)))
Sevgilerimle,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Selenciğim;

Defne yanlis hatirlamiyor isem eni Canan'a biraktığım yorum ile farketti, ama sanırım en soğrusu için Defne'ye soralım bunu,

Kartlarının fotoğraflarını merakla bekliyorum, Kanyon'dan sen de almalısın mutlaka, hatta yeni yıl zamanı için el yapımı kartlar çok orjinal br fikir bence:)

Sevgiler

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Cananciğım, ben senin o minik bahçıvanını yerim!:))

Merakla bekliyoruz vazgeçemediklerini canim,

Sevgiler

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Burçinciğim,

O kadar içten yazmışsın ki vallahi 2-3 kez okudum,

Deniz konusunda sana o kadar katılıyorum ki, havalar biraz ısınınca dediğin gibi hep deniz istiyorum hergün:)

Sevgiler