6.01.2011

İki Şekerli

İki şekerli çay gibiyim bugünlerde. Bir azaltsam şekeri tadı tuzu kalmayacak çayın, ama iki şekerle de zorlama gibi oluyorsun be hayat.

Senelerce okurdum ben uzun sene çalışanların iş hayatını bıraktıktan sonra türlü türlü hastalıklara sahip olduğunu. Çünkü bu düzende çalışmıyoruz bzler aslında, enerjimizin son damlasını da verip uyuyoruz bir sonraki güne. Projeler, deadlinelar, sorumluluklar derken haftalar, aylar nasil geçiyor anlamiyoruz. Bir kahve sohbetinde kar yağmayacak mı diye konuşurken, bir başka kahveyi taze bahar dallarının altında içiyoruz. Tempo böyle olunca ağrı eşiğimiz de yükseldikçe yükseliyor bence. Baş ağrısı ile uyanıyoruz örneğin, ama işe gitmeyip dinlenmek ne mümkün, bir koyu kahve bir ağrı kesici ile başlıyoruz güne sonra bir bakıyoruz ki baş ağrımızı farketmeyecek kadar başka şeylere konsantreyiz aslinda. Gripleri ayakla, boyun ağrılarını masajla geçirmeye çalışıyoruz. Vücudumuz çalıştıkça çalışıyor, hiç dinlenmeden, yorulmadan. Sonra işi bırakıyoruz birden, ve bu tempoya alışkın bedenlerimiz hastalanıveriyor aniden. Önceleri hala işe gidiyor gibi çalıştırıyoruz algılarımızı, erken kalkıp yapmak istediğimiz birsürü şeyi ardarda koyuyoruz 24 saatte, sonra bakıyoruz ki günler çok uzun bir günlük işi bir haftaya yaymaya başlıyoruz. Sonra senelerin verdiği duruş bozuklukları, ilgilenmediğimiz dişlerimiz, farketmediğimiz karın ağrılarımız bir bir çıkıyor karşımıza.



Ben işten çıktığımdan beri hatsayım, birgün oram birgün buram ağrıyor. Hiçbiri de şımarıklık, depresyon ağrısı değil yanlış anlamayın, herbiri doktorlu raporlu ilaçlı tedavili..

2011 e enerjim çok düşük başladım ben. Resimdeki gibi iki şekerli bir ruhum, ama tek şekere emreden gönlüm var bu aralar. Hava da tam bu duruma uygun aksi gibi, adım atmadan battaniye altında günler geçirtecek cinsten.

Değişecek ama değişmeli dedim, her kadın gibi saçlardan başladım değişikliğe dün akşamüzeri. Günlerden sonra bugun evden çıkıp Nişantaşını turladım yeni mantomla. Saatimi diger koluma taktım beş dakikada bir aklım koluma gitsin algımı değiştireyim diye. Kahvemi her zamankinden farklı söyledim, yemeğimi değişik… Hafta sonu sohbetinin bitmesini istemediğim dostlar gelecek yemeğe, hiç pişirmediklerimi pişirmek istiyorum uzun uzun… Yatağın diğer tarafında uyumak, sabah çay demlemeden yüzümü yıkamak istiyorum.

Rutindeki tek bir değişikliğin huzursuzluk yarattığı bu bünyeye tüm bunlar çok ağır gelmesin?

Hiç yorum yok: