19.10.2008

Biz çocukken

Çocuğum yok, çocuklu bir kuzenim yok, çocuklu bir arkadaşım yok. Bir çocukla rastadığım herhangi bir yerde en faz on dakika agucuk bugucuk yapmaktan başka da diyaloğum da yok. Bunlarla beraber bir çocukla sosyal bir ortama gitmişliğim, onunla onun dünyası ile gezmişliğim eğlenmişliğim de yok. Ama her ne olursa olsun annelerin bu rahatlığı ile çocukların artan şımarıklıklarının birleşip de etrafa kabus olarak yayılmasını anlayamıyorum anlayamayacağım.

Dün annemle İstinye Park’da arabamıza inmek için bir asansörden inmiş hemen yanındaki diğer asansörü çağırmış bekliyorduk. Hemen o sırada beklediğimiz yere ağlayan 1.5 ya da 2 yaşlarında olduğunu tahmin ettğim bir kız çocuğu, o çocuğun elinden süs olsun diye tutan bir anne ve çocuğun arabasını yine süs olsun diye tutan bir baba geldi. Çocuk hani eskilerin deyimi ile etinden et koparılmış gibi çığlık atıyordu. Belli ki ya acıkmış, ya Cumartesi günü kapalı bir havada alışveriş merkezine doluşan insanlardan sıkılmış ya da ne bileyim inattan falan şımarıklık olsun diye ağlıyor. Yüzüne de baktım gözyaşı ile kıpkırmızı olmuş bir şekilde ağlıyor belli ki gerçek bir ağlama. Annesi sanki bu drum çok normalmiş, ya da ona ve ailesine göre çok normalse bile sosyal bir ortamda diğer insanlara göre de kabul edilebilir bir yanı varmış gibi rahat öyle asansörün yanan lambalarına, sırada bekleyen kadınların botlarınn demirlerine falan bakıyor. Baba da tam bu aileyi tamamlayacak şekilde umarsızca cep telefonu ile oynuyor da oynuyor. Çocuk ebeveynleri onunla ilgilenmeyince daha br bağırıyor.


Neyse asansör geldi, ben annem iki hanım teyze ve umarsız ailesi kapalı bir yerde kaderimizle başbaşa kaldık. Çocuğun minicik bedeninden çıkan kocaman sesi kapalı ortamda asansörün bir duvarından diğer duvarına çarpıp artıyor ve benim kulağımdan sıkışan yüreğime doluveriyor. Ben offfluyorum annem puffffluyor hanım teyzeler de hay alah yavrucak hasta mı falan gibisinden söyleniyor. Tüm bunlar olup biterken anne bir kez olsun çocuğuna eğilip neyin var demiyor, ya da bizden önce neyin var dediyse de bizim yanımızda hani nezaketen onu oyalamayı aklına falan getirmiyor. Ve bence bebeklikten bu yana nerede nasıl davranılması öğretilemeyen insan yavruları gelişmeeyip yiyip içip büyüdükçe de sokaklarda üzerimize yürüyen insanlardan, yaşlandıkça da bir cafede ayakları yorulduğu için ayakkabılarını çıkarıp kokan ayaklarını yanımızdaki pufa uzatan yaşlılar haline dönüşüyor.


Bunlar olup da arabamıza bindikten sonra annemle konuştuk da biz neden böyle ocuklar ya da anneler değildik diye. 4 yaşımdaki halimi o kadar net hatırlıyorum ki annem babam abim ve ben akşam yemeği için gittiğimiz restaurantın havuzuna para atıp da eğlenmek için annemlerden izin isterdik. Annem önce yemeğimizin bitmesi gerektiğini söyler sonra bize izin verirdi. Bu arada masada onu yemem bunu yemem yok patates kızartması olsun diye ağladığımızı, garsonu çağırıp birşey istediğimizi ya da sesimizi yükselttiğimizi falan hatırlamam. Yemeğimiz bittikten sonra da annem onbeş dakika sonra geri gelmek üzere bize oyun onamamız için izin verir ve söyle eklerdi ‘’Adınızı seslendiğim zaman beni duyabileceğinizden uzaktan oynamayın’’. Bir kez bile annemin sözünden falan çıkıp da masaların arasında koşup bağırdığımızı hatırlamam. Ne kendi anne babamıza ne de başka masalardaki insanların huzurlarından çaldık.


Kimsene üç yaşındaki çocuklar anneleri ile birlikte Zara’da kazak baksın, ya da kahvesine krema istesin falan demiyorum elbet. Ama anneler çocuklarını alışveriş yaparken yanlarında bir alışveriş arkadaşı olarak görmek yerine aışveriş merkezlerini onların sosyal ortamlarda nasıl davranmalarını öğretebilecekleri bir imkan olarak görüp minicik bedenleri de sıkmadan uygun zamanı orada kullanmaları gerektğini düşünüyorum. Şimdi bu yazıyı okuyan çocuklu anneler uzaktan masal okur gibi yazdığımı düşünebilirler ama en azından çığlık çığlıya ağlayan çocuğuma da bir döner bakarım diye düşünüyorum.


Uzun sözün kısası bu çocuk ve ailesi ile annemle nerede nasıl davranması gerektiğini bilmeyen insanlardan başlayıp insan ilişkilerinin iyice iç karartan bir hal almasına kadar korku dolu birsürü konuyu konuşuyorduk ki eve gelmişiz. Annem gelecek diye yaptığım mercimekli bulgur pilavını ısıtmak için ocağın üzerine koyarken aklım yine çook eskilere gitti...



Malzemeler

2 su bardağı pilavlık bulgur

1 su bardağı yeşil mercimek

6 su bardağı su

1 adet orta boy kuru soğan

1 diş sarımsak

3 yemek kaşığı zeytinyağ

1 yemek kaşığı salça

1 tatalı kaşığı biber salçası

1 tatlı kaşığı nane

1 tatlı kaşığı tuz


Hazırlanışı

1-Yeşil mercimeği 3 su bardağı su ile orta ateşte 15 dakika kadar haşlayın ve sonra suyunu süzün.

2-Pilav tenceresine zeytinyağı koyup soğan ve sarımsağı kavurun.

3-Salça ve nane ekleyip kavurun.

4-Bulgur mercimek ve 3 su bardağı su ekleyip kaynama noktasına gelene kadar bekleyin.

5-Pilav kaynayınca tuz ekleyip karıştırın ve altını kısıp kapağını kapatın.

6-Yaklaşık 20 dakika kadar pişirin ve piştikten sonra altını kapatıp demlendirin

6 yorum:

Adsız dedi ki...

kızıma bu pilavdan yapmalıyım. inşallah beğenmeyip ağlamaz.
sağlıkla.

Adsız dedi ki...

Papatyacım inan son yıllarda ben de benzer şeyleri aklımdan geçirip duruyorum yeni nesil çocuklar ve aileleri hakkında. Eşimle büyük de konuşmayalım diyoruz ama sık sık şaşırıyoruz senin gördüğüne benzer tablolar karşısında.
Bir kere bu nesilde yemek seçmeyen çocuk görmüyorum diyebilirim. Kızarmış patates, hamburger, kızarmış tavuk üçgeninden dışarı çıkmayan çocuklara sebze yemeklerini sevdirmeye uğraşmak yerine ne seviyorsa ondan yesin felsefesi hakim çoğunlukla. Fast Food restoranların, reklamların etkisi hiç de az değil tabi. Bilmiyorum, dedim ya yine de büyük konuşmayım:).
Ben çocukken de çok severdim şimdi de bayılırım bu pilava..Umarım ileride benim çocuklarım da sever ve yer:). Ellerine sağlık canımcım..
Sevgiler...
aslı

Adsız dedi ki...

Zeynep,
Simdiki cocuklarin bizden daha farkli oldugu kesin. Ben eskiden annemin bana yaptigi tembihleri emir kabul eder aksi birsey yapmayi aklimdan geciremezdim bile. Simdi cocuklarin bizden farkli olmasinin tek sebebi bence sadece simariklik degil bizden daha cok sorgulayici da olmalari. Resmen acikmalama talep ediyorlar anne-babalarindan. Kayitsiz sartsiz itaat yok yani. Ama tabii her istedigine kolayca kavusan bir nesil olarak istedikleri herhangi birseyi elde edemeyince zivanadan ciktiklari da gercek. Senin anlattigin olayda durum boyle olmus olabilir ve anne ve baba bezip takmamaya karar vermis olabilirler. Ya da sadece sevgisiz ve sefkatsiz de olabilirler ki bu gibi durumlara da cok denk geliyorum ben. Her ne olursa olsun o cocugun yeri haftasonu alisveris merkezi degil. Cocuk 2 saat de olsa anne babasinin kesintisiz ilgisini ister, zaman zaman kira bayira cikip oynamak ister. Simdiki cocuklar bu anlamda cok sanssiz. Ben kendi adima dengeyi tutturabilmek icin kendimi paraliyorum ve inan hic kolay degil. Simdi cocuk olmak da anne baba olmak da cok zor artik.
Bu arada bu yemek benim en sevdigim yemeklerden biridir. Yazin bir de semizotu ekliyorum ben buna. Kizim da cok severek olmasa da yiyor. Eh ben de bunu kendi adima basari haneme ekliyorum.

Adsız dedi ki...

Sevgili babiseyemekler.blogspot.com ,

Umarımkızın bu yemeği beğenir,

Kelebekcigim,

Evet haklısın büyü konuşmamalıyız, başımıza ne geleceğini bilemeyiz ama dedigim gibi bu kadar da duyarsız olunur mu yahu? Çok haklısın anneler çocuklarını patates ve köfte ile besliyorlar resmen bu duruma ben de sinir oluyorum, hiç mi kaygılanmıyorlar cocukları henuz 5 yasındayken bu kadar yağ dolu beslenmelerine.

Dediğin gibi umarım biz başa çıkabiliriz bu küçük veletlerle:)

Adsız dedi ki...

Nihancığım,

Söylediklerine sonuna kadar katılıyorum,yazımda da dedim ya en başında büyk konuşmak ya da bilmedigim yaşamadığım bir konuda ahkam kesmek de istemem, ama gözlemlediklerimin tam tersini yapan anne baba arkadaşları da var. Çocugunu hafta sonu aışverişe götürmeyen, ayda 1 kez fastfood yemesine izin veren ya da en basidinden agladığı zaman ona gerekli ilgili gosteren.

Sonsuz itaat onusunda haklısın, biz daha kolay itaat ettik ennelerimize, acaba annelerimiz bunu nasil sağladı?

Adsız dedi ki...

Umarım en kısa zamanda sorumluları bu ayıbı temizler...