8.01.2008

Yaşayan Evler


Hayatta bazen o kadar çok şey değişiyor ki, istesek de, eski faktörlerin hepsini biraraya getirsek de o tadı alamıyoruz malesef. Aranızda anneannede ya da babaannede bayram sabahı eksiksiz olarak tplanıp, hala eski tadı alanınız var mı yoksa? Oysa biz artık bayram sabahları bile bir araya gelemiyoruz.

Hani ekim ayında 1 hafta izne çıkmıştım yazın tatil yapamadım diye. İşte kullanamadığım son iznime de cuma günü çıkarak dinlenme, gezme ve nasıl olacaksa mutlu olma planlarının hepsini bir arada yapıp, bazen yatağa, bazen kanepede battaniye altına, bazen de elimde fotoğraf makinem sokaklara tabiri caiz ise saldrarak ruhumda eksik olan herşeyi aynı anda sanki tamamlamaya çalışıyorum. Bu sebeple cumartesi sabahı cuma gecesinden kurduğum ekmek makinemden sıcacık cevizli ekmeğimi alarak, lapa lapa yağan karda bindiğim minik bir taksi ile anneme gittim. Oysa lapa lapa yağan karda elimdeki ekmeğimin soğumasına fırsat vermeyecek kadar yakın oturuyormuşum anneme.... Nicedir başbaşa kalamıyorduk, önce uzun ve bol çaylı bir kahvaltı yaptık. Ardından kalın kalın giyinip kendimizi Beyazıt Kapısı’ndan Kapalı Çarşı’ya attık. Önce Türk Kahvemizi okkalı kahvede içtik, sonra birsürü dükkana kolkola girip çıktık saatimize hiç bakmadan. Şark Han’ın 5 katını da üşenmeden gezip sınırsız ıvır zıvır ile doldurduk heybemizi. Günün sonunda yere kadar camı olan bir restaurantda yemeğimizi yerken kararan havaya eşlik eden kar tanelerini saydık. Eve geldik, aldığımız yünlerden bereler ördük, uyuduk, kovboy filmli bir pazar kahvaltısına uyandık çocukluğumda gibi. Sucuk kokusunun doldurduğu bu yaşayan evde uzun bir kahvaltıyı gazetemizle birleştirdik. Ardından annemin en yakın arkadaşına gittik bir avuç daha yaşayan evleri paylaşmak için. Farkettim de bir pazar günü sevdiğim birine çaya gitmeyeli ne kadar uzun zaman olmuş.

Benim üzerimde pijamalarımla uyuşuk uyuşuk akşamı ettiğim pazar günlerimden sonra annemin arkadaşının bu yaşayan evinde bir Pazar öğleden sonrası kek ve taze çay kokusu ile karşılanmak perdelerini bile açmadığım evimi aklıma getirdi. Şimdi dedim kendi kendime, benim evim hala uyuyordur yapayalnız, oysa ben olsam perdeleri açar, evi havalandırır, güneşi içeri davet eder, hatta evimi yaşanılır kılmak için daha ne yapabilirim diye koşturur dururdum şu saatte. Osa bu yaşayan evde tam da Tarık Akan ile Emel Sayın’ın gülüşmelerinin duyulduğu televizyonlu bir mutfakta gelen türk filmi sesi, bir dilim çikolatalı kek kokusu ile karıştı da kalemime döküldü benim.

Şimdi aklımda bu yaşayan evler, kendi uykudaki evimde geri kalan 3 kısa günümü geçirip, yaza kadar sürecek tatilsiz, ve tempolu ofisim için enerji toplayacağım. Ama bu 3 günümde daha sonra belki vakit bulamam diye, korktuğum tarifleri uzun uzun deneyeceğim diye kendime verdiğim sözü gerçekleştirmek adına ilk tarifii denedim bile!

Evet ben hayatımda ik kez tart yaptım! Ve inanarak söylüyorum ki hayatımda bu kadar güzel ‘’birşey’’ daha yememiştim! Eğer Cafe Fernando’nun bu eşsiz tarifi, ve tart yapımı konusundaki püf noktaları olmasaydı bu frenk üzümlü mini tartlarım bu kadar güzel olamaz ve tartı her yiyenden aynı güzel tepkiyi alamazdım. Buyrun benim sadece meyvesini frenk üzümü yaptığım bu harika tartları ustasından okuyun!

14 yorum:

canan kufer dedi ki...

canim papatyam,
kendimi kötü hissederek basliyorum, cünkü cok gec kaldim yeni yil dilekleri icin. senin ve esinin yeni yilini en icten dileklerimle kutluyorum ve bu güzel tarif ve öykülerinin devamini diliyorum. ne kadar duygulandim bilemezsin, elindeki sicak ekmegin ile annecigini ziyaret etmen ya da edebilmen beni o kadar özendirdiki...anlatamam. gözlerim dolu dolu oldu, ben annecigimi cok özlüyorum...
seni kucakliyoruz güzel arkadasim,
sera-mina & canan

pinar dedi ki...

insanın hayatında bazen es geçtiği bazen bu koşuşturma içinde görüp,görmezden geldiği şeyleri hatırlattınız bana.belki de birilerinin zaman zaman bunu etrafındakilere yapması gerekir.hayat çok kısa ,akışkan ve sonsuz yaşanabilirliği olmayan bir süreç.bunu düşünerek yaşamak lazım
sevgiler

Burçin'in Denemeleri dedi ki...

Papatyacığım - Ne iyi etmişsiniz. Çok özendim doğrusu. Arada durup nefes almak bile mümkün olmayan bu koşturmaca ve monotonluk içerisinde her insan bunu yapabilmeli ve yapmalı.

Cafe Fernando'nun tartlarına diyecek söz yok. Hepsi muhteşem sonuç veriyor, ben de bayılıyorum. Seninkiler de pek şirin olmuş ama frenk üzümlü, harika. Ellerine sağlık arkadaşım.

Hülya dedi ki...

Sevgili Papatya,
O kadar güzel anlatıyorsun ki...
İşyerinde masamda okuyordum...
Bir de baktım ki yaşayan bir evdeyim.Kovboy filmli pazarlar benim de özlemim...O günleri sevdiklerimiz yanımızda iken doyasıya yaşamalı...O kovboy filmli pazarlara eşlik eden ıspanaklı ekmeği yaptırıp getiren babacığım yok artık. Ve ıspanaklı pidenin de o güneşli pazarların da eski tadı yok .İnce bir sızıya eşlik ediyorlar sadece ve birbirine gösterilmemeye çalışılan nemli gözlere...

Adsız dedi ki...

"yaşayan evler" , işte benim de içimi ısıtan ve evimi her daim böyle tutmaya kendime söz verdiğim iki kelime :)

sanki beni ve benim annemin evini anlatmışsınız :)

ben bile enerji topladım, siz nasıl hissediyorsunuz kim bilir:)

Adsız dedi ki...

Canım benim ya ne güzel ifade etmişsin yaşayan evler yaşayan ruhlar ben tam yazını okurken Cengomuda gördüm canım benim çok sevindim hemen haber vereyim de Cengo'da baksın. Bu arada yaşayan ev olayına komik bir anımı paylaşmak isterim Papatyam evde iş yaparken duvara çarptım ay pardon ya dedim Ömi^de kızım delimisin sen evle mi konuşuyorsun dedi haliyle. Dedim ki Ömi'me evimizde yaşıyor ama öyle deme Ömi :) yalan da değil hani şeker :)

Evcilik Lezzetler dedi ki...

Şu robotlaşmış hayatta otelleşmiş yaşayamadığımız evlerimize içim burkuldu papatyam, kalemine sağlık
Sevgiler :))

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Canancığım,
Merak ettim ben de seni nerelerdesin diye, daha sesin cıkmasa mail atacaktım, Pişmaniye'm ve sen iyisindir umarım?
Annelik en çok kız annelerine yakışıyr gibi geliyor bana, sen de Pişmaniyeme sahip olduğum için çok çok güzel bir annesin, seni ve pişmaniyemi kucaklıyorum,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Sevgili Pinarcığım,
Koştururken o kadar şey atlıyoruz ki çok haklısın, bazen evlerimizin yaşadığını bile unutabiliyoruz, sana hatırlatabildi isem ne kadar sevinirim bilemezsin,

Sevgiler,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Burçinciğim,
Cafefernando varken tarif yazmak anlamsız geldi bana:) Link verdim herkes en doğrusunu oradan okusun diye,

Optum kocaman,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Sevgili Hülya,
Annelerimizin bizlere hazırladığı o güzel pazar kahvaltılarını, ve nice yemekleri bu kadar güzel, bu kadar sıcak hazırlayamadığımız için ya da yaşatamadığımızın için hep eskiyi özlüyoruz gibi geliyor bana. Benim de babam annemle ikimizin onu beklediğimiz iftar sofrasına, hem de her aksam ta da iftara 5 dakika kala elinde pastirmalı pide ile gelirdi, ben de bu anları çok özlüyorum ve elimden geldikce de tekrar edip anmaya çalışıyorum, sen de annciğinin yanına koş, kocaman sarıl ona e mi?

Sevgiler,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Serenity
Vallahi annemin yanında olduğum her an bana o kadar enerji veriyor ki, evet bol bol topladım:)

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Edacığım çok tatlısın demek evle konuştun ahaha :) Yaşıyor bizim evler tabi yaşatmak için elimizden ne geliyorsa yapiyoruz arkadaşım.

Cenksiz tart tarifi olur mu hiç:))

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Burcucuğum,
Aynen de tarif ettiğin gibi otelleştirdiğim evime sarıldım bu hafta, hakkını vermeye çalışıyorum. Bu evlerimizin, koşuşturduğumuz hayatlarımızın da sonu ne olacak çok merak ediyorum:)