8.08.2007
Kokuların fotoğrafını çekebilir miyim?
Sevdiğimiz yerlerin, beğendiğimiz şeylerin fotoğrafını çekebildiğimiz gibi kokularında fotoğrafını çekebilseydik keşke. O zaman yediğimiz her yemeğin zihnimizde bıraktığı izlere satırlarca yazmak ya da saatlerce düşünmek yerine, tozlu albümlerden bir defter çıkarıp bakmakla, sadece bakmakla rahatça yolculuk edebilirdik. Mesela tereyağlı tazecik bir pilav kokusu karşısında resmini çektiğimiz muhtemelen sıcak ama işten gelindiği için yorgun bir akşam yemeğinin, kızarmış ekmek ise geç uyanılmış bir Pazar kahvaltısının esneyen yüzünü yansıtırdı. Ya maydanoz ve dereotunun birbirine harmanlanmış aroması bizi çocukluğumuzun geniş pazarlarına götürmez miydi?
Her yemeğin ayrı bir hikâyesi olduğu gibi, kokusunun da beynimizde çektiği resmi her birimiz için farklı çizgiler içerir. Bazen bazı kokular birden çok resim içerirken bazıları tek ve keskin bir tanımla kazınmıştır hafızalarımıza. İşte patlıcan biber ve patatesten yapılan bu kızartma da bana kokusunu duyduğum anda hep aynı şeyi hatırlatıyor: Yaz günlerini!
Akşam uykum geldiğinde ya da gelmediğinde yatmak zorunda olmadığım, bu yüzden geç yattığım için annemin yemek yapma saatine denk düşen uyanma esnasında duyduğum yaz kokusudur bu kızartma. Yumurta pişirebilecek ve yiyecek kadar vaktimin olduğu sabah kahvaltılarının arkadan gelen kokusu, kahvaltıdan sonra yüzeceğim deli mavi suların eşiz serinliğinin baş tacı, saatlerce kızardıktan sonra anneme yorgunluk kahvesi yapacağımın ön habercisi, ve kahvenin kızartma ile birleşen doğal kokusu..
Şimdilerde yazlıkta geçirdiğim hafta sonlarında, hafta içi ne kadar yorulmuş olursam olayım sabahları erken kalkıyorum. Yazıkta annemle sohbetimize eşlik eden huzurdan biraz daha depolamak adına erkenden kalkıp herkes uyurken etrafı izlemeye çalışıyorum. Bütün bir hafta omzuma çöken yorgunluğun, meditasyon yapar gibi süzüle süzüle bedenimden maviliklere doğru akmasını yaşıyor, her yudum kahvede biraz daha dinleniyor, biraz daha arınıyorum sanki. Bu yüzden yaza has bu koku ile uyanamıyor, uyandığım günleri daha net yazamıyorum. Ama fotoğrafını çekme şansım olsaydı okumaktan daha belirgin olmaz mıydı görmek?
Kimisine göre dondurma yediğinde, kimisine göre ise denizin tuzunu tattığında gelir ya yaz, ben kızartma kokusu duyduğumda anlıyorum canlanacağımı. Gözlerim çocukluk arkadaşlarımı arar, pembe patenlerimi nereye koyduğumu düşünür planlar yapmaya başlarım. Kızartma kokusudur okulların tatil olduğunu bir kere daha vurgulayan, rahat rahat kitap okuyabilme özgürlüğüdür, üzerindeki yoğurdun sarımsağının kokusu da geliyorsa hele, yazın tam ortasındayızdır!
Ben yazarak kokuların fotoğrafını çekmeye çalışıyorum, peki ya duyduklarımızın fotoğrafı? Acaba kokuların ve seslerin fotoğraflarını çekebilseydik, fotoğrafını çektiğimiz hislerimiz ile eşleşirler miydi?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
O kadar güzel yazmışsın ki:) Ben de huzur buldum yazdıklarınla...
Kokuların fotoğrafını teorik olarak çekmek mümkün değil papatyam. De şimdi burnuma gelen miss gibi kızartma kokusu da ne ki??
Sevgiler :))
Yahu ikidir yazdıklarımı yuttu bu internet girdabı. Bu kaçıncı yaaa, yeter artık!! Pardon Papatyacığım, çok kızdım. Yazdım yazdım, uçtu gitti.
Ben bu kızartma fotoğraflarına takıldım kaldım da pek öyle işin manevi kısmına veremedim kendimi. Sular eğer gelirse bir gün Anlara'ya :P...derhal karışık kızartma yapılıp, afiyetle yenilecek. Çocukluğumdaki, kokusu üstünde haftasonlarını yadetmek için :).
Öyle sessiz sedasız ziyaret edip gitmek var mı Papatya'cığım hımm. :)))
Kızartma ne zaman olsa hepimizin reddetemeyeceği bir lezzet. Bazen iş çıkışı apartmanda eve çıkarken ortalığı kaplayan kokuyu takip edip kim pişiriyorsa kapıyı çalmak geliyor içimden, zor frenliyorum kendimi.
Çok nadir yapabiliyoruz. Keşke çok faydalı olsa da hep yiyebilsek, mahrum kalmasak. Fotoğraflar çok güzel her zamanki gibi.
Sevgiler,
Sevgili Bocuruk çok teşekkür ederim::))
Burcuşcuğum seninki Papatya Dünya fotoğrafı oldu o zaman:)
Defneciğim, ben sana kızartıp kızartıp gönderirim sen suyunu harcama, -da bu susuzluk halimiz ne olacak bilemiyorum,
Burçinciğim, o kadar yoğunum ki bu aralar, bi ara bulup bakiyorum, bi ara bulup yorum yazıyorum vallahi, senin trufflar süper gorundu gözüme, dur kız yazıcam sana:))
Sevgili Papatya, hani insanın canı birşey istediği zaman, kokusu burnuna gelir ya, seninde kızartmalarını görünce sanki kokusu geldi buralara.. Ama teknolojinin işi belli olmaz, bakarsın 2500. yıllarda :) bir tuşa basılınca yemeğin kokusu monitörden gelir, ne dersin? :))
Papatyacım maalesef şimdilik kokuları fotoğraflayamayacağız. Ama senin bu güzel fotoğrafların ve anlatımınla ben sanki aldım kızartmanın o iştah gıdıklayıcı kokusunu:).
Kokuların insanın hafızasıyla direkt bağı olması ne tuhaf değil mi? Mesela ben lise yıllarında kullandığım parfümün kokusunu duyuyorum bazen sokakta ve o zamanlara gidiyorum.
Ya da dediğin gibi bir yemeğin kokusu insanı alıp da başka zamanlara, başka mekanlara taşıyıveriyor.
Ne güzel yazmışsın yine, kelimelerine sağlık canım.
Sevgiler, öpücükler;).
aslı
Sevgili Pembeli,
Şu an kokuları renkler gibi kategorilere ayırıp, her birine bir kod verip, bunları herkesin bilgisayarına yukleyerek transfer edebiliyorlar, fakat kızartma için transfer evet 2500 leri bulabilir:)
Sevgili Aslıcığım,
Evet kokular insanı bulundukları ortamdan çıkarığp bilinçaltına götürüyor, hem de bilinçli olarak gidemediğimiz heryere...
Bende de en çok eşimin flört ederken kullandığı parfümü duyduğumda oluyor bu,
Sevgili Papatya,
Sen zaten çekmişsin! O fotoğraflara bakınca insan kokularını alıyor inan. Güzel siteni linklerime ekledim, bilgine.
Sevgili Tijen hoşgeldin!
Ben de hemen ekliyorum güzel siteni linklerime:)
Kokularin fotografini cekebildin mi bilmem ama ben o resimdekileri siddetle yemek istiyorum, tek bildigim ve de soyledigim budurrrrrr
Yorum Gönder