21.05.2007
Yaz yemekleri, yaz öyküleri
Uzun kollu giyecekler benim dolabımda da üst raflara kalktı. Yerine tiril tiril etekler, incecik gömlekler ve kapriler asıldı. Benim metabolizmam açısından ise sandaletlerin ve babetlerin çıkmasına henüz zaman var. Şu sıralar ince çoraplar ve spor ayakkabılar ile iyiyim ben. Ama biliyorum ki sandaletlere ihtiyacım olduğu gün yaz tam anlamı ile gelmiş olacak. Hatta sandaletlerin çıktığı an anlayacağım ki biz Cuma akşamlarından yazlığa gitmeye başlayacağız. İşte benim ‘’yaz’’ım o zaman gelmiş olacak.
Keyifli bir güneş banyosu, deniz kenarında yapılan doyumsuz sohbetler ve uzun yüzme seanslarından sonra akşamüzeri duş alındıktan sonra tatlı yorgunluk hissi ile duyulanlar bambaşkadır. Annemle çiçekli güllü elbiselerimizi giymiş masamıza oturmuşuzdur. Rüzgâr hafif hafif eserken bronzlaşmış yüzümüze verdiği ferahlık hissini önce şöyle bir gözlerimizi kapatıp bütünüyle hissetmek isteriz. Ben hafif bir müzik çalıyorumdur büyük ihtimalle ve ya frozen hazırlamışımdır buzz gibi ya da çilekli margharitta. Sonunun gelmesini istemediğim sohbetleri maviden laciverde dönen denizin tam da karşısında yaparken zaman çabucak bizi kovalar ve artık serin esen rüzgâr ile üzerlerimize ince bir hırka alırız. Sessizliği bir tekne sesi böldüğünde hava hafiften karmaya başlamıştır. Denizin ortasından kıyıya doğru yanaşan babam ve eşimin gelişinin yaklaştığını yükselen motor sesinden anlarız ve onları görüp hazırlıklara başlarız. Çoğunlukla denizden tutulan taptaze balık yediğimiz akşam yemeklerinde, yemeğin hazırlanması anneme, salata ve masa hazırlama görevi de bana düşer. Her sabah kapımızın önüne gelip rengârenk meyve ve sebze satar zerzevatçıdan aldığımız bahçe domatesleri, mis gibi roka, dipdiri tere artık dolabımızda ne varsa lezzeti bir salata yapar masayı kurar ve babamların yukarı çıkışını bekleriz. Eğer çok balık varsa sepetlerinde neşe içinde koşa koşa gelirler eve. Biz canlı balıkları ellerinden alır doğruca mutfağa hazırlamaya götürürüz. Annem balıkları temizleyip kızartana, ya da mangalda pişirene kadar kararmış havada buzz gibi içeceklerle yapılan sohbetler hiç bitmesin isterim. Yaz 3 ay değil 6 ay sürse, biz ömrümüzün yarısını burada bu keyifle bu sohbetle geçirsek isterim.
Tüm bunları yaşarken bizim en çok tükettiğimiz yaz sebzesi de patlıcan olur. Kızartması, yemeği, közlenmiş salatası, yoğurt soslu mezesi, her şeyiyle patlıcan beni en keyifli anlarıma, yaz akşamlarına götüren en sevdiğim sebzedir. Bu patlıcan tarifi kıymalı, yağlı ağır tariflerimizden ziyade sabah kahvaltısında bile yenebilecek kadar hafif, ama bir o kadar lezzetli ve sağlıklı bir tarif. Ben hem ısıtıp yemek şeklinde, hem yoğurt sos döküp soğuk olarak hem de domates sos hazırlayıp şakşuka niyetine yemek için dolabımda bolca muhafaza ediyorum. Hele bir karpuz çıksın o zaman patlıcan lezzeti benim damağımda tamamlanacak.
Malzemeler;
1 kaşık zeytinyağı
1 küçük soğan
2 orta boy patlıcan
2 büyük domates
4 adet sivri biber
1 bardak süzülmüş yoğurt
Deniz tuzu
1 çay kaşığı Karabiber
4 adet kızarmış tost ekmeği
Hazırlanışı;
1-Soğanı soyun, ince kıyın, yağla teflon bir tencereye alın(Ben Wok tenceresi kullandım) ve iyice öldürün.
2-Patlıcanları alacalı soyun, küp doğrayın tencereye atın, karıştırın.
3-Biberleri kıyıp ekleyin. Domatesi rendeleyin, tencereye katın.
4-Patlıcanları biraz kavurduktan sonra 1 çay bardağı kadar sıcak su ile tuz ve karabiberi de ekleyip kapağını kapatın ve 10–15 dakika pişirin.
5-Pişince kızarmış tost ekmeklerinin üstüne koyun, yoğurt ile servis yapın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
ah yaz geldi.. ben belki de haziran doğumlu olduğum için en çok mayıs-haziran aylarını severim. hep yaz olsa, beyaz tişört giysem, denize girsem, annemin zeytinyağlı yemeklerinden yesem.. bana da yaz 6 ay olsa!
sevgiler
gorki
Ama bu kadar imrendirilmez kii...
Nasıl güzel bir tablo bu. Herhangi bir yerine ben de gizlice süzülmek ve hep orada kalıvermek isterim.
sevgiler
ipek
Sevgili Gezicini,
Asıl ben senin Sicilya'da yaşadığın 2 yıla nasıl imrendim bilemezsin, hatta bana ilham verdin senin ''Ada''na yazı bile yazdım:))
İpekciğim,
Gel gel, belki iki kişi olursak annemleri ikna edebiliriz 6 ay orada kalmaya:))
Sevgiler
evet papatya,
yani hem tarifin hemde yazis tarzinla beni de imrendirdin. bu seferki yazinda, kendimi bir "kerime nadir"in romanini okur gibi hissettim nedense, ve bu beni yine yillar öncesine götürdü...
sevgiler,
canan
Olsaydı belki 2-3 sayfa daha bir solukta okurdum zevkle. Tarif her zamanki gibi harika. Ellerine sağlık.
Sevgiler,
Canancığım,
Ne güzel hatırlatmışsın Kerime Nadir'i, ben de bir çırpıda okuyuverirdim, sağol canım benim,
Burçinciğim,
Teşekkür ederim, öyle uzun uzun yazılar çıkmyor bu aralar, ama çıktığı an yayınlarım hemen,
Sevgiler,
Banane, İpek gelirse ben de gelirim :))...
Papatyacıgım, nasıl da imrendim. Bakalım bu yaz beni neler bekliyor? Temmuz'da duruşmalar arası koşturmak pek kulağa hoş gelmiyor değil mi? :)
Patlıcanlı tarifin, çok benzer şekliyle bizde de yapılır yazları. Gerçekten hafiftir, kuzenimden öğrenmiştim, onların yazlığındayken :)
Bu yaz da umarım dilediğin gibi geçer.
Sevgiler.
Gel gel sana da yer var:))
Defneciğim adli tatil Ağustos'ta mı:)
Sevgiler,
Evet Papatyacığım, Ağustos'ta :).
Canım,
Ben de aynen senin gibi yazlığı çok özledim. Geçen sene düğünden dolayı hiç gidemedim ama bu yaz her ay en az bir haftasonu kaçacağım. Pek yakın değil bizim yazlık Ayvalık tarafında ama yol yorgunluğuna değiyor oradaki keyif. Patlıcanları da çok sevdim. Tam yazlıklık...
Sevgiler
Selenciğim,
Demek bu sene hepimiz yazlıklardan brsürü resim ve tarif paylaşacağız desene:)
Sevgiler,
Yorum Gönder