Bütün hafta cumartesi gecesi ve Pazar günü boyunca patlamış mısır ve birsürü aburcuburla Prison Break izlemenin hayalini kurduk. Cumartesi akşamı bir arkadaşımızın günlerdir bize tavsiye ettiği ve izlememizi merakla beklediği film olan Testere’yi izledikten sonra Prison Break’a geçtik.Pazar sabahı ise kahvaltidan sonra diziyi izlemeye geçecekken, annem ile abimin bize geleceklerini öğrendim. İlk önce hayalimizi gerçekleştiremeyeceğim diye üzülürken, sonra bunun benim için mutfakta geçirilecek tatlı saatler anlamına geldiğini fark ettim ve hemen işe koyuldum.
Çocukken bizim evde Pazar kahvaltilari çok uzun sürerdi. Yemek, masa başında sohbet, gazete keyfi ve ardından kahve muhabbetleri ile sofranın kalkması öğleni bulurdu. Bu yüzden Pazar günleri yemek 3 öğün olmaz, akşamüzerine eğer vakit varsa kekli börekli bir sofra, eğer vakit yoksa da peynir yumurta, bol yeşillik ve çayla hazırlanan ‘’geberyat’’ sofrası kurulur, ve bu yemek aynı zamanda akşam yemeği yerine geçerdi. Dayım ve teyzemlerle birlikte oturduğumuz apartmanda da bu sofra eğer birlikte yiyor isek akşama kadar ortada dururdu Bu pazar sofralarının en güzel yanı ise herkesin ayrı bir şey yapıp sofrada birleştirmeleriydi. Yengem genelde kıymalı börek ya da elmalı kurabiye, teyzem ekmek hamuruna benzer bir hamurun kızartılmasıyla hazırlanan minik börek, annem de değişik salatalar hazırlardı. Eğer ananem de enerjisi yerinde bir gününde ise (ki bu yilda 1-2 kez olurdu) katmer, kaçamak gibi yöresel yemeklerle sofraya dahil olurdu.
Ben de bu pazar geç biten kahvaltıdan sonra annemin geleceğini duyunca böyle bir pazar yaratmak istedim. Bir çok şey hazırlamak istedim ama zamanım ve mutfaktaki malzemelerim 3-4 çeşide ancak yetti. Sosisli ve kekikli börek de bunlardan biriydi. Geniş bir sofra kurup süsledim. Uzun uzun yenen yemekler, tadından doyulmayan sohbetler ve başından kalkılmayacak bir sofra beklerken, bu öğün sabah işe gidilmeden önce yapılan kahvaltıdan uzun süremedi. Annemin kendi kardeşleri ve annesi ile kurduğu pazar akşamüzeri sofrasını ben kendi evimde kuramadım. Bu öğünün eski zamanlara tek benzer yanı akşam yemeği ile karışmış olmasıydı. Yine de ben kendi başıma sofradan saatlerce kalkılmayan yemeklerin özlemi ile sosisli böreklerden afiyetle yedim.
Çocukken bizim evde Pazar kahvaltilari çok uzun sürerdi. Yemek, masa başında sohbet, gazete keyfi ve ardından kahve muhabbetleri ile sofranın kalkması öğleni bulurdu. Bu yüzden Pazar günleri yemek 3 öğün olmaz, akşamüzerine eğer vakit varsa kekli börekli bir sofra, eğer vakit yoksa da peynir yumurta, bol yeşillik ve çayla hazırlanan ‘’geberyat’’ sofrası kurulur, ve bu yemek aynı zamanda akşam yemeği yerine geçerdi. Dayım ve teyzemlerle birlikte oturduğumuz apartmanda da bu sofra eğer birlikte yiyor isek akşama kadar ortada dururdu Bu pazar sofralarının en güzel yanı ise herkesin ayrı bir şey yapıp sofrada birleştirmeleriydi. Yengem genelde kıymalı börek ya da elmalı kurabiye, teyzem ekmek hamuruna benzer bir hamurun kızartılmasıyla hazırlanan minik börek, annem de değişik salatalar hazırlardı. Eğer ananem de enerjisi yerinde bir gününde ise (ki bu yilda 1-2 kez olurdu) katmer, kaçamak gibi yöresel yemeklerle sofraya dahil olurdu.
Ben de bu pazar geç biten kahvaltıdan sonra annemin geleceğini duyunca böyle bir pazar yaratmak istedim. Bir çok şey hazırlamak istedim ama zamanım ve mutfaktaki malzemelerim 3-4 çeşide ancak yetti. Sosisli ve kekikli börek de bunlardan biriydi. Geniş bir sofra kurup süsledim. Uzun uzun yenen yemekler, tadından doyulmayan sohbetler ve başından kalkılmayacak bir sofra beklerken, bu öğün sabah işe gidilmeden önce yapılan kahvaltıdan uzun süremedi. Annemin kendi kardeşleri ve annesi ile kurduğu pazar akşamüzeri sofrasını ben kendi evimde kuramadım. Bu öğünün eski zamanlara tek benzer yanı akşam yemeği ile karışmış olmasıydı. Yine de ben kendi başıma sofradan saatlerce kalkılmayan yemeklerin özlemi ile sosisli böreklerden afiyetle yedim.
(Bu böreği Elmax'da Emine Beder hazırlarken görmüştüm. O içinde sosis yerine sucuk kullanmıştı ve kekik eklememişti. Yufkaları yağlarken de süt de kullanmıştı ama ben bu şekilde denediğimde hem sucuk ağır gelmişti hem de süt böreği çok yumuşatıp çıtırlığını yoketmişti. Bu şekilde bir değişiklik böreği daha güzel yaptı bence. )
Malzemeler;
3 adet yufka
1 çay bardağı zeytinyağı
250 gr. ince dilimlenmiş sosis
2 adet küp küp doğranmış domates
150 gr. Rendelenmiş kaşarpeyniri
1 tatlı kaşığı kekik
1 çay kaşığı tuz
1 yumurta sarısı
Çörekotu
Fırının ısısını 180 dereceye getirin. Dilimlenmiş sosis, küp küp doğarnamış domates, rendelenmiş kaşarpeyniri, kekik ve tuzu karıştırıp böreğin içini hazırlayın. 3 yufkayı aralarını yağlayarak üst üste dizin. En üzeri de yağlanmış yufkayı önce 4 eşit parçaya sonra da çaprazlama keserek 8 eşit parçaya bölün. Her bir üçgenin en başına hazırladığınız içten koyun ve kenarlarını kıvırarak paket şeklinde katlayın. Üzerine yumurta sarısı sürüp çörekotu serpin. Börekleri fırında üzeri kızarıncaya kadar yaklaşıkık 40-45 dk. pişirin.Sıcakken servis edin.
Malzemeler;
3 adet yufka
1 çay bardağı zeytinyağı
250 gr. ince dilimlenmiş sosis
2 adet küp küp doğranmış domates
150 gr. Rendelenmiş kaşarpeyniri
1 tatlı kaşığı kekik
1 çay kaşığı tuz
1 yumurta sarısı
Çörekotu
Fırının ısısını 180 dereceye getirin. Dilimlenmiş sosis, küp küp doğarnamış domates, rendelenmiş kaşarpeyniri, kekik ve tuzu karıştırıp böreğin içini hazırlayın. 3 yufkayı aralarını yağlayarak üst üste dizin. En üzeri de yağlanmış yufkayı önce 4 eşit parçaya sonra da çaprazlama keserek 8 eşit parçaya bölün. Her bir üçgenin en başına hazırladığınız içten koyun ve kenarlarını kıvırarak paket şeklinde katlayın. Üzerine yumurta sarısı sürüp çörekotu serpin. Börekleri fırında üzeri kızarıncaya kadar yaklaşıkık 40-45 dk. pişirin.Sıcakken servis edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder