20.02.2007

Kavur balıkları




Evlendiğimiz sene, düğünün hemen arkasından yazlığa giden annemleri balayı dönüşü babalar günü sebebi ile ziyarete gitmiştik. İlk defa bir araya gelecek babam ve eşimin ne konuşacakları, ne paylaşacakları konusunda endişeler duyarken babam bu endişelerimi hissetmiş olacak ki eşime sıkılmaması için birlikte balığa çıkmayı teklif etti. Böylece hayatında sayılı kez balık yemiş, hiç balığa çıkmamış ve istavrit ile palamutu balık sevmediği için ayırt edemeyen eşim adına bu sıradan pazar gününde duyduğum endişe azalacağına daha da fazla artmış oldu. Annemle beraber uzaktan gelen her teknenin babamlar olmasını hayal ederek akşamı yaptık. Sonunda eve gelen eşimin elinde tuttuğu balıklar ile yüzündeki mutluluk ifadesi o günden bu yana her hafta sonu saatler süren balık avlanmalarıyla dolu zamanları doğurdu. Hele ki bu sene sabahın 09:00 unda elinde kocaman bir Lüfer ile balıktan dönen eşimin sevinci ve gururu görülmeye değerdi.

Balıkçıya gittiğimizde dahi balık yemeyen eşim o günlerden sonra yeni tadları denemeye açık oldu. Bu hafta sonu da ruhumuzu arındırmak ve İstanbul'da trafik ve bilgisayar ile yorulan gözlerimize bayram ettirmek için sabahın köründe kalktık Şile'ye gittik. Şubat ayının soğuğunda Karadeniz'e açılan bir dalgakıranda fotoğraf çekmemek gerektiğini öğrendiğimizde malesef baştan aşağı ıslanmıştık. Ama sakinliğin verdiği huzurla ıslaklığa falan aldırmayıp hemen limanda balıkçı teknelerinin getirdiğ balıkları anında vitrinine koyan balıkçılardan çipura alıp evimize doğru yola koyulduk. Yolda sinlediğimiz ''Aman Melikem kavur balıklarııı'' şarkısı da günün anlam ve önemini noktalayan şarkı oldu.

Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine koyduğum çipurayı mutfak fırçası yardımı ile yağ limon ve tuzdan oluşan karışım ile iyice yağladım. 200 derece ısıstılmış fırında da üzeri iyice kızarana kadar tam 60 dakika pişirdim. Taptaze rokaların üzerine peynir dizip, masaya birkaç mum yakıp uzaklardan getirdiğimiz bu balığı afiyetle yedik.

Hiç yorum yok: