11.02.2011

Korkularımız

Karanlıktan korktuğum bir gece, kendi kendime kitap okurken aniden elektrikler kesildi. Laptopumun şarjı bitti, telefonumun da bitti bitecek.Mum var odamda ama tuvalete gitmem gerek, aksi gibi en korktuğum şey karanlıkta yürümek. Ben korktukça elektrik gelmedi, elektrik gelmedikçe tuvalete gitmem gerekti inat ettim, açtım yanıbaşımdaki başka bir kitabın herhangi bir sayfasını. Şaka gibi bir cümle çıktı karşıma '' neyden korkuyorsanız tanrı size onu gönderir, çünkü korktuğunuz şeyle tanışıp, barışıp kendinizi geliştirmeniz gerekir'' Bu kadar korku bu kadar tesadüf olamaz dedim, benim karanlık korkumu yenmem gerekiyor demekki. Kalktım yürüdüm karanlıkta, hiçbirşey olmayacağını biliyordum elbet her korku gibi, bunu da yaşamam gerekiyormuş. O gün anladım aslında başımıza neden kötü şeyler geldiğini. İsyan etmeyi, üzülmeyi birakıp başıma gelen o kötü şeylerle tanışmaya başladım.

Çocukluğumdan beri her sene 3 ayımı geçirdiğim bahçeli evimizde her yerden çıkan muhtelif haşerelere alışığımdır aslında korkmam. Ama bir tanesi, daha çok küçük bir kızken gece yatağımdan çıkmış ve yüzümde yürümüştü. Kahverengi, çok fazla ayağı olan çok hızlı yürüyen bir böcek. Çığlık atarak annemi çağırmıştım, ama böcek hızlı bir şekilde kaçtığı için onu yakalayamadık, ve ben kaç gece geri gelecek diye o odaya giremedim, doğru dürüst uyuyamadım.

Seneler seneler sonra geçen ay yılbaşı ağacımı kaldırmak için eğildiğim bir an, yerden bilmemkaç metre yüksekte, bahçe ile alakası olmayan evimde karşıma çıktı o böcek. Ben bağırdım o kaçtı parkenin kırık bir yerine girdi saklandı. O gün eşim eve ilaçlama şirketi gönderdi, tüm eve ilaçlama yapıldığı, günlerce ilacım kalması gerektiği için terliksiz yürüyemediğimiz, yemek pişiremediğimiz yetmiyormuş gibi evin parkeleri dekaldırılıp altları ileçlandı değişti.O odadaki eşyaları oraya taşı, sonra sil süpür geri taşı, bizden kaçan böceklerin ölüleri ile karşılaş, tekrar çığlık at derken minicik bir haşereden korkmam benim tam 1 haftama maloldu. Bu koca şehrde hamamböceği, fare, karında gibi türlü zararlı varken neden o böcek gelip yerleşmişti benim evime. O an da bunu düşünmüştüm, demek o sevimsiz hayvanın bende yarattıı korkuyu yenmem lazım.


Grip sesim, enerjim, solunum yollarım ve tüm günümle birlikte duygularımı da esir aldı sanki. Tam 1 hafta gecti dün, kızmadım, öfkelenmedim, sinirlenmedim, söylenmedim hiçbirşeye, acıkmadım, susamadim ama heyecanlanmadım da, sevinmedim, mutlu olmadım, istemedim. Ve farkettim ki duygularımız ve tepkilerimiz olmadan bir hiçiz aslında. Ne zaman kızıyoruz ya da sinirleniyoruz, yaşıyoruz da aslında, aynen sevindiğimiz ve istediğimiz gibi.

Bir bitki gibiydim evde, acıkmadan 6 saatte bir sadece çorba içen, ardından ilaçlarını alan, üzerine de evde ne bitki baharat meyve varsa hepsi ile kaynatıp limon ve balla tatlandırılan bitki çayını söylene söylene bitiren.Geceleri boğaz kuruluğu ve öksürükten mlyon kez uyanana, uyumadıkça huysuzlaşan, sevimsizleşen tam bir hafta.. Geri kalan 5 saatlik dilimlerde bir dolu film izledim, düşündüm. Çok eski bir film izledim mesela ''Dün aslında bugündür'' diye. Bir havadurumu spikeri sıradan geçirdiği bir günden sonra ertesi gün yine aynı güne uyanıyor. Radyoda aynı spiker, sokakta aynı satte karşılaştığı bir dilenci, ve hemen ardından yolda gördüğü bir adam. Önce tesadüf sanıyor geçiyor, ama bir sonraki gün de aynı güne uyanınca anliyor ki durum kötü. Önceleri keyif almaya çalışıyor, tavlamak istediği bir kız var, her gün onun hakkında bir şey öğrenip ertesi gün kızın gözüne girmeye çalışıyor an an. Sonra farkediyor ki tüm günler aynı, sıradan, basit. Hayat bir sonraki güne geçemediğimizde öyle zor ki. Ben de 1 haftadır bir sonraki güne geçemedim işte. Her sabah aynı saatte demledim çayımı, aynı satte kahvemi içtim, aynı koltukta uyudum. Hava soğuk olmasına rağmen pırıl pırıl güneşli bana inat, sanki kendimi dışarı atsam iyileşecemişim gibi çıktım sinemaya gittim, hastalığımız uzatarak eve geldim. Sevmyorsun dedi bana biliyorum ama yatacaksın işte başka bir ilacı yok benim adımın dedi ben de pes ettim salı günü. Hala yatıyorum elimde mendil ve kumanda, teslim oldum artık bekliyorum terk etsin gitsin diye beni. Ve bu kadar az şeyle meşgulken beynim, ardarda bir sürü düşünce, sıkıntı ve korku çıkarıyor ortaya. Eşim işlerinin yoğunluğu sebebi ile her gece gece yarısı geliyor eve, ve ben yalnız kaldıkça düşünüyor, içimdeki gri örümceklerin ağlarını ördükçe örüyor, aşılmaz duvarlar oluşturuyorum. Bir ses lazım elimi tutacak, yaşam korkma çık yüzleş ve kurtul diyecek, ve o sesin ne olduğunu sadece hissediyorum.

Hiç bir gün kış yaşamamamıza rağmen bu sene bahar istiyor gönlüm. Sıcak değil soğuk değil serin bir salı günü mesela. Bir külah dondurma, ordan oraya koşturan insanlar, kulağımda çok sevdiğim bir albümden büyüleyen şarkılar. Şehrin kalabalığında, ama kendi içimde, kendim kadar yalnız bir gün bana iyi gelecek, öyle hissediyorum.Sevdiğim bir sardunyanın fotoğrafını çekmek, ardından yıllar sonra bende bıraktığı duyguları yazmak bana iyi gelecek.

11 yorum:

Unknown dedi ki...

çok geçmiş olsun. ama bazen durup yüzleşmek zamanıdır ya belki de sizin içinde zamanı geldi ama siz farketmediniz bu hastalık bahanesi oldu. Bahar'a az kaldı bence iyileşmenizede. bahar da bol sardunyalı günlere...

Saglıklımutfak dedi ki...

bende nerede bu kız diye soruyordum kendime. az öncede aklıma geldin dk sonra yazını okudum.çook geçmiş olsun. benimde vardır bir takım korkularım . küçükken evde tek başıma kalabilirdim hiç bir şeyden korkmazdım . şimdi ise evde yalnız kalmak özellikle de gece uyumak resmen kabus:(

Selin Ergeçer dedi ki...

Korkularla ilgili söylediklerine kesinlikle katılıyorum canım,baş edebilmeyi öğrenmemiz için,dönüp dolaşıp başımıza gelir...ne güzel yazmışsın...

Oglak Kizlari dedi ki...

Geçmiş olsun. Ben de yeni kalktım hastalıktan. Su hala tatsız. 44 yaşımdayım böyle grip olmadım. Serum yedim falan. Bizim aile için biz değil kızım önemli olan. Aman o hasta olmasın dedikçe ( korkular) o ateşlenip duruyor. Ve geceleri aynı sizin gibi hep kalkıyor ve ot çaylarından çok az içirebiliyoruz ona. Demem o ki güzel yazı olmuş, elinize sağlık.

Kızı ateşli anne Çiğdem

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Aslıcıgım cok tesekkur ederim, bugun hava durumu havanın soğuğacağını soyluyor ama yine de az kaldi dedigin gibi,
Sevgiler,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Hilalcigim, kendime geldim bugun, cok sagol canim,
Evde yalnız uyumak mı? Bugune kadar denemeye bile cesaret edemedigim sey:)
Sevgiler canım,

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Selincigim, senin dogru bulmana ayrıca sevindim:)

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Çiğdemcigim, size de cok gecmis olsun, biraz biraz kendime gelmeye basladim ben, umarım kızınla sen de ayaklanırsın bu hafta,
Sevgiler,

Defne dedi ki...

İyi ki varsın Zeynep'ciğim. İyi ki yazıyorsun. Ve ben nerede olursam olayım :), seni hep merakla, keyifle, sindirerek okuyayım...

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Defnecigim, canim benim ne guzel bir yorum bu. Bak senelerdir yaziyoruz bloglarımıza, sen, Canan, Selen, Aslı, Açalya bana yorum yazınca bir başka geliyor bana eskilerden, güzelliklerden, ilk heveslerin heyecanından bambaska duygulara katiliyorum. İyiki sen de varsın canım,
Opyuyorum seni de Durumu da:)

Süheyla dedi ki...

Yıllar önce halamın Avşa adasındaki yazlığındayken benim odamda, holden vuran ışık eşliğinde, ben yataktayken, yürüyen bir böcek. Ben çığlık çığlığa...
Ve daha yeni gelmişken ertesi günü bavulumu toplayıp İstanbul'a dönüşüm. :))