
Ben tam da böyle biriyim aslında neden bilinmez. Ofiste otuzsekiz tane üstüste evrağın arasında benim aradığım ya en alttadır ya da en alttan iki üç üstte. Ama alttan aramaya başlasam üstte olur aradığım hep. Kola makinesinde hep diet kola yoktur mesela, normal kola ve zero da agzina kadar doludur, sonra ben bu durumlarda sinir olmamak için kola makinesine inerken bu sefer zero alip içeceğim o da guzel değil mi diye kendi kendime telkinde bulunurken bu sefer zero bitmiş agzina kadar diet kola doludur makine.
Kakaolu kek yapacağım zaman kakao yoktur evde, muhakkak yoktur ama. Ben nasilsa kakao yoktur diye kakao alip eve geldigimde de yumurta yoktur dolapta. Ben inat eder vazegeçmem ama kek yapmaktan, çıkar bir kez daha gider markkete yumurta alirim bu sefer. Ama hayatta insanların önüne önüne gelen şeyleri de hayretle izlerim mesela. Kimileri için hayat hep daha kolaydır, şans mı dersiniz, yıldız mı yoksa doğru zaman doğru yer tekniği mi bilemem ama benim yapacağım herşey hep zordur. Eşimin iki saattir kullandığı internet, ben laptopumu açınca çat diye kesiliverir, PC bunu hep yapiyor der eşim elime mac verir, bendeki mac bağlanmazken bu sefer eşimin elindeki PC bağlanır internete ne sinir bir durum değil mi? Önünüzdeki metroya bindiği an kapiarın kapanması, tam gözünüze kestirdiğiniz yere nereden çıktığını göremediğiniz birinin gelip parkedivermesi, en begendiğiniz markanın en sevdiğiniz hırkasının en guzel renginin sadece size uyacak bedeninin tükenmiş olması... Buna çekim yasası dendiğini o kadar iyi biliyorum ki. Ve nasil düzeleceğini de... Ama ben bunları yaşadıkça ‘’ şimdi aradığımı buluverecegim’’ diyemiyorum ki rüzgari tersine çevireyim.
Neyse, tüm bunları takmadan bir bayram tatili geçirdim ben. En önemlisi yazlık ile vedalaştım bugün. Dün yağmur sonrasi yıllardır yürümediğim kadar uzun bir yürüyüş yaptım sahilde. Bir dolu fotograf çektim iskelelerde, evlerin önlerinde, ne kadar olmuş buralara gelmeyeli dedim kendi kendime... Kırık bir iskelenin üstüne bir kuş konumuştu, yapayalnız bu kuşun fotoğranı çekeyim diye eğildiğimde yanına başka bir kuş kondu ve kuşlar öpüşmeye başladılar. Hemen sayfanın sağ tarafına ekliyorum görmeniz için...
Yine aylar süren bir ayrilik yaşayacağız ama yazlığı bir daha gördüğümde çiçek açmış erik ağacımın beni bekleyeceğini düşünerek bir kışa hazırlanıyorum. Evde geçirdiğimiz hafta sonları da bizi kışa yavaş yavaş hazirliyor zaten. Okumak istediğim ama hep ertelediğim birsürü kitap aldım ve başladım sırayla okumaya. Sonra biriken tarifler var bu kış sırayla denemek istediğim. Kış ortasında yazı anmak için buzluğa konmuş domatesler, bezelyeler, en çok özleyeceğim saksıdaki fesleğenler...
Bu tarif de bir kışa hazırlık hafta sonundan, peynirli börek hep en sevdiğim olmuştur.
Malzemeler
3 adet yufka
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı zeytinyağ
250 gr. Beyazpeynir
2 adet yumurta
Çörekotu
Hazırlanışı
Fırın ısısını 180 dereceye getirin
1 yumurtayı , beyazını bir kaba alarak ayırın. Bu kaba diğer yumrutayı kırın, süt ve zeytinyağ ekleyerek karıştırın.
1 adet yufkayı tezgaha serip bir ucunu diğerinin yarısına gelecek şekilde katlayın.Karışından 2-3 kaşık dökerek yufkayı ıslatın.
Yufkanın dışına peyniri koyun ve rulo şeklinde sarıp fırın tepsisine yerleştirin. Diğer yufkaları da bu şekilde serip bir bıçak ile böreğe minik kesikler açın ve kalan karışımı böreğin üzerine dökün.
Üzerine yumurta sarısı sürüp çörekotu serpin.
180 derecede 35-40 dakika börek kızarana kadar pişirin.
Devamı için tıklayın..