28.09.2008

Keyif Kekim

Geçen hafta sonu evde ‘’kış’’ beklerken keyfime diyecek yoktu. Önce Cumartesi akşama kadar evde yalnızlığıma uyuşukluk eklerken tek eksiğin Türkan Şoray’lı bir Türk Film’i olduğunu düşündüm. E kahve ile tarçınlı kek kokusunu filmden başka ne tamamlayabilir ki?

Pazar günü ise kahvaltı ve sporun ardından, yine başka bir Pazar sabahı Nişantaşı’nın bütün sokaklarında sevgilimle elele aradığımız ‘’küçük, şirin, sevimli ve sıcak cafe’’ yi 5 yıl sonra evimizin tam da dibinde bulmamızla günümüze öyle bir renk katıldı ki anlatamam. Önce cafenin hemen yanındaki kitapçıdan bolca film ve kitap satın aldık. Dedim ya size kış hazırlıkları yapıyorum diye, şimdi evimizde kışın ilk çeyreğine yetecek kitap ve film stoğu tamamlandı. Ardından cafemizde uzun bir gazete ve kitap keyfi ile yazın yazlıkta olmam sebebi ile fazlasıyla yaşayamadığım klasik Pazar keyfi ile resmen şımardım. Hatta o kadar şımardım ki bu haftasonunun adını ‘’uzun zamandır geçirmediğim kadar güzel bir haftasonu’’ koymayı da ihmal etmedim.

Gel gelelim bu kadar güzel dinlenmeden keyifden sonra hayatımda ilk kez yararlanacağım 9 gün tatil ilan edilmiş bayram haftasına varmak üzere ilk çalışma günümde masama düşen proje ile gece yarılarına, hafta sonlarına ve bayram tatillerine kadar çalışacağımı nereden bilebilirdim ki. Uzun lafın kısası bütün haftam ve cumartesim geç saatlere kadar çalışarak geçti. Bir de bu haftanın tam da ortasında aldığım üzücü bir vefat haberi ile çalışmaktan arta kalan duygularımda buruk ve endişeli geçti. Öyle ki nerdeyse mutsuz bir hafta geçirdim.


Devamı için tıklayın..

20.09.2008

Sonbahar

Ben Eylül’ü çok özlüyorum Kısa kollu bir pijama ile uyduğumuz bir Kasım akşamının sabahında hırka giyerek işe gittiğimiz gün kış gelmiş oluyor. Gri olmadan siyahta beyaza geçmek ne zor oysa... Oysa bugun günlerden cumartesi, dün akşam erkencecik uyuduğum için sabah sayılan bir saatte enerjik bir biçimde uyandım bugün. Eşim ofiste, bense evdeki işleri yoluna koyduktan sonra bile saat henüz öğle vakitleri. Erken kalkmak bu yüzden guzel işte, uzun bir kahvaltı, ardından orta şeker bir türk kahvesi, ortalık toplamaca yemek yapmaca bitti mi hala öğlen. Şimdi bu saatleri evde yaşarken ilkokul zamanı sabahçı olduğum zamanlarda bu vakitler eve geldiğimde annemi mutfakta bulduğum aklıma geldi.

Demekki o da bizi okula gönderip kahvaltısını yapıp belki komşu teyze ile orta şeker bir türk kahvesi içip yemeklerini bitimek üzereyken ben geliyordum. Büyüdükçe annemin yaptığı bazı şeyler daha manalı geliyor bana.

Ben sonbahar bekliyorum şu sıralar. Hani yaz sonu domatesler, reçeller yapılır ya kış hazırlığı diye, ben ruhuma kış hazırlığımı bugün evimde yaptım. Boğazlı merserizelerimi indirdim raftan, birleştirilmeyi bekleyen 1000 parçalık puzzlımı açtım salonumun tam da ortasına. Evde kahvem bitmişti, hafta içi starbucks a uğrayıp sert içimli kahvemi çektirdim makineme göre. Kahvem demlendikçe kokusu ile birlikte karışsın diye de tarçınlı bir kek attım fırına. Ayağımda sıcacık çoraplar, bir de joy fm açık yazı yazıyorum. Anlayacağınız üzere tek eksik olan sonbahar. Daha çok çağırsam daha erken gelir mi?

Meteoroloji bugun uyarı yaptı İstanbullular için, yarın hem hava sıcaklığı düşecek hem de çok şiddetli bir sağanak ziyaret edecekmiş biz romantikleri. Balkonumda yazdan kalma son sardunyalarımı kenara aldım sert poyraz boyunlarını bükmesin diye. Eşimi kandırabilirsem bir termos kahve ve sarı yağmurluklarımızla denize götürmek istiyorum onu. Kimbilir belki üşür üşür eve gelir sıcacık çorba içip bir Pazar öğleden sonrası uykusu uyuruz elele...

Eğer sonbahar gelirse yarın sırada kış var. Çağla çıkınca bahar, kiraz çıkınca yaz, incir olunca sonbahar geldi diyorum ya hep, bol soğanlı kıvırcık salataya eşlik eden nar gibi kızarmış palamut tabağıma düştü mü de kış gelecek hemen ardından.

Ben bahar bekleyedurayım, manavlarda hala yaz sebzeleri bir bir sıralanmış. Bu fırında kabak yemeği de son yaz yemeğim olsa keşke..

Malzemeler

2 adet kabak
1 litre su
1 tatlı kaşığı tuz
100 gr. beyaz peynir
1 demet dereotu
1 adet yumurta
4 yemek kaşığı zeytinyağ
50 gr kaşar peyniri rendesi

Hazırlanışı

1-Kabakları enlemesine 2 ye bölüp tuzlu suda 15 dakika haşlayın.
2-Suyu süzüp kabakları soğuk sudan geçirin ve içlerini sandal gibi oyun
3-Frının ısısını 180 dereceye getirin
4-Derin bir kapta beyaz peynir, dereotu ve yumurtayı karıştırıp kabakların içine doldurun.
5-Üzerinleri kaşar peyniri rendesi ile birer kaşık zeytinyağ gezdirip fırın tepsisine dizin.
16-80 derece ısıtılmış fırında 15 dakika pişirin.
Devamı için tıklayın..

12.09.2008

Ruhum

Ben bugün Barış Manço’yu özledim. Barış Manço’nun eşsiz müziklerinden oluşan yeni bir albüm yapma ihtimalini özledim., ya da onun yeni bir ülkede yepyeni maceralarını izlemeyi... Bir gün, bir gün gerçekten elimizekileri kaybettikten sonra onların değerini anladıkça kaybetmeden kıymet bilmeyi öğrenebilecek miyim, miyiz?
Her güne yeni bir maceranın benden habersiz sığdırıldığı, ve istesem de istemesem de o maceraları yaşamaya diretildiğim 2 haftanın sonunda, hep bugünü bekleyerek zorla uyandığım sabahların bitip de kucakladığım bugünün akşamında, odamdayım.

Esintilerin hava hala ne kadar sıcak olsa da ‘’sonbahar koktuğu’’ iki pencerenin arasında, burnuma gelen demlenen kahve kokusu ile Barış Manço dinliyoyorum. Aidiyet duygumu kabartan o huzurlu sesi beni nasıl da dinlendiriyor...
Yaklaşık 100 kişinin İnsan Kaynakları Yöneticiliğini yaptığım şirketimde bugün insanlara ‘’şans’’ vermenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu bir kez bir kez bir kez daha tattım, öğrendim. Hani damla deniz için sadece bir damladır, oysa ki kendi için kendisi ne kadar da büyüktür. Kurallar, süreçler, herşeyin testlere ve ölçümlere dayandığı sistemler arasında, karar vermenin bile otomatize olduğu çağımızda, insiyatif bile bilgisayarlara, oranlara bağlandı. Ama herkesin bu kadar süreç içinde bir kanaat notu olmalı dedim, diyorum diyeceğim. Benim için verilen bir şans sadece bir şans iken kimieri için ‘’hayat’’ anlamına gelebiliyor oysa ki... Herkesin eleştirdiği birine sadece uzun uzun sarılmanın ona ne kadar iyi geleceğine inandığım için ‘’ben’’ im.

Tüm bunlar olup biterken de bir yandan, insanları hayatıma %0 yerine %100 krediyle alıp, tümüyle ‘’tüketime’’ terkettiğim bazı insanlar ise bir adımla kredilerinin hepsini tüketme yoluna gidiyorlar. Ben başkalarına bir şans verirken diğer taraftan da şansı alınan aday gibi kaliyorum çoğu zaman. Hayatın tuzunun biberinin hergün başka başka modelleştiği hayatımda da sonsuza kadar savunduğum savunacağım tek gerçeği sesim kısılırcasına, kaybetmeyi göze alırcasına haykırmaya devam etmek istiyorum: ‘’Açıksözlülük en büyük erdemdir’’

Özlemler, beklentiler, hayal kırıklıkları ve diğer duygular... Bir çosba misali karmakarışık olsalar da bugün ruhumda, ruhum şu an dinlenmede.. 2 koca gün onu şımartmamı bekliyor benden. Bu hafta sonu kendime ve mutfağıma biraz zaman ayırmak istiyorum. Hem ben bugün sigarayı bırakalı tam 2 sene olmuş ya az çok kendimi şımarttım zaten, sıra mutfağımda...

Bu sıcacık kurabiyeleri sıcacık bir arkadaşımım doğumgünü için yaptım. Bu sıralar şeker hamuru beni pek dinlendiriyor, eh sırada da birsürü doğumgünü var, bu aralar benden çok kurabiye modeli alacaksınız gibi görünüyor...

70-80 adet kurabiye için;

Malzemeler
500 gr. un
125 gr. pudra şekeri
300 gr. oda sıcaklığında tereyağ
1 adet yumurtanın beyazı
1 tutam tuz
1 paket kabartma tozu
1 çorba kaşığı kakao

Hazırlanışı

1-Tüm malzemeleri yoğurarak kurabiye hamurunu elde edin.
2-Hamuru dinlenmesi için streç filme sarıp buzdolabına kaldırın.
3- 15-20 dakika sonra hamuru dolaptan çıkarın.
4- Bu arada fırın ısısını 180 dereceye getirin.
5-Un serpilmiş bir tezgahta hamuru merdane ile 2 cm. kalınlığında açıp kalıpla kesin.
6-180 derece ısıtılmış fırında 18 dakika pişrin.
7-Soğuyunca şeker hamuru ile dilediğiniz gibi süsleyin.
Devamı için tıklayın..

8.09.2008

22


Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ’mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel


Devamı için tıklayın..