3.11.2008

İnat

Bütün hafta Cuma gelsin diye bekledikten sonra Cumartesi ve Pazar nasıl bu kadar çabuk geçiyor nasil Pazar akşamı oluyor hiç anlamıyorum. Hele bu hafta ekstra hızlı geçti sanki zaman. Yine Pazar gecesi, yine ertesi gün iş var. Tamam işimi seviyorum çalışmayı seviyorum ama evime de doyamıyorum ki! İnanın bazı sabahlar sabahın taa köründe evden çıkarken derli toplu mis kokulu evime çıkmadan son kez şöyle bir bakıp iç geçiriyorum evde kalsam neler yapardım diye.. Birçok yazımda yazmışımdır tam 11 yıldır aralıksız çalışıyorum. Hele 5 yıllık okulla beraber yürüyen kısmı varki ne siz sorun ne ben anlatayım. Hani bazı insanlar istifa ederler durup dururken, ya da bazıları herhangi bir sebepten işten çıkarılırlar, böylece yeni iş arayıp bulana kadar üç hafta beş hatfa iki ay dört ay falan evde kalmışlıkları vardır. Ben en son işimden istifa ettiğimde günlerde Çarşamba, yeni işime başladığımda da günlerden hemen o çarşambadan sonraki perşembeydi! Artık İstanbul’da hangi semtte hangi Pazar kuruluyor onu bile unuttum inanın. Eskiden çarşambaları Yeşilköy pazarına giderdim hala kurulu mu o Pazar?

Hal böyle olunca evde kaldığım zamanlar bana altın niteliğinde sanki. Arkadaşlar abartmıyorum bazen bir Cumartesi öğleden sonrası salonumda oturup halılarımı DVD’lerimi falan seyretmek istiyorum. Vitrinimde yaşı benden büyük sütlükleri indirip özenle yıkamak yerine koymak, ne bileyim masa örtülerinin bulunduğu çekmeceyi çatal bıçakların bulunduğu çekmece ile değiştirmek, balkonda oturup kahve içmek istiyorum. Ama oluyor olamıyor. Ben bu kadar evcilken etrafımdaki herkes bir delilikle kendilerini hafta sonu o eğlenceden bu kursa atan karakterlerden oluşunca evde kalmak isteyince ya dışlanıyor ya da depresyonla falan eleştiriliyorum. Oysaki benim amacım çok masumca kimse beni anlamak istemiyor sanki...


Bazen eşimle perşeme gününden pazarlık yapmaya başlıyorum aşkım ben bu hafta sonu Pazar akşamına kadar evde eşelenmek istiyorum, sen hafta sonu çalışsana diye. Geçen Pazar sabahı eşim de evde yokken Dizimax de arka arkaya iki bölüm Criminal Minds seyrettiğim zamani sevincimi size tarif edemem. Miskin miyim, evcil miyim, uyumsuz muyum adını koyamadım bir türlü


Bu aralar birçok insan sıcak giden havaları pastırma yazı diye adlandırıp seviniyor İstanbul’da. Bense yersiz ve zamansiz şeylerin insanları neden mutlu ettiğini hiç anlayamadım oysa. Haziranda kirazla, temmuzda karpuzla ağustosta şeftaliyle yaşadık, olmadı eylülde incirle derken doymadık mı? Manavda ayva mandalina ve pırasayla kasım ayında askılı birşeyler giymek bir tek bana mi yabancı geliyor

Neler anlatacaktım konu nerelere geldi bilemedim. İyisi mi ben size fotoğraftaki tarifi anlatayım. Görmüş olduğunuz tarif muffin kalıbında pişirilmiş fırında kabak mücveri. Çok zamandır bir sürü blogda görüp denemek istediğim bir tarifti. Kaç kez denedim tuturamadım sayısını ben bile hatırlamıyorum. Deneyen insanlara yorum yazıp püf noktası ile ilgili önerilerini bile değerlendirdim ama kendisi benimle tutturamama konusunda inatlaştı. Ben de dünyanın en inatçı insanlarından biri olarak kendisinin inadını iddialı yöntemimle yendim. Ben fırında mücver yapmıyorum ki dedim ona kendime. Ben uydurmaca yeni bir tarif deniyorum. Biraz daha un, 1 yumurta daha fazla derken denedim de denedim.Ve oldu!


Malzemeler

3 adet kabak

Yarim demet dereotu

2 adet yumurta

4 yemek kaşığı un

100 gr beyaz peynir

Tuz ve karabiber


Hazırlanışı

1-Fırın ısınızı 180 dereceye getirin ve muffin kaplarınızı yağlayın.

2-Kabağı rendeleyip iyice suyunu sıkın.

3- Kabak, ince kıyılmış dereotu, yumurta, un, peynir tuz ve karabiberi karıştırın.

4-Karışımı yağlanmış muffin kaplarına paylaştırın.

5-180 dere fırında 30-35 dakika üzeri kızarıncaya kadar pişirin.

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu tarif denenmeli canım ayrıca hafta içi haftasonu gelsinde eşimle tüm gün evde olayım diyenlerdenim bende. Ev tek başına çok sessiz :(

Adsız dedi ki...

bende 12 senedir çalışıyorum yılda 1 hafta izin onuda erdekte geçiriyoruz veya başka biryerde. bekarken sorun değil ama evli olunca işler değişiyor. 3 yıldır evliyim evime doyamadım. asıl zorluğu çocuğunuz olunca yaşayacaksınız insanın gözü kariyer falan görmüyor ama el mahkum çalışıyorsunuz:((

Adsız dedi ki...

Zeynep ben de manavda pirasa ve karnabahar varken askili giymem, giymiyorum, ve giyeni de anlamiyorum.

Adsız dedi ki...

Ben de! ben de! papatyam. Ola ki evde yalnız 2/3 saat ekstra vaktim olsun ne yapacağımı şaşırıyorum. Söyleme kimseye ama diyelim haftaiçi yatılı misafir geldi ve ben işteyken onu eve bıraktım misafiri kıskanıyorum Valla :))

Adsız dedi ki...

Papatyacım ahh o haftasonu beklemeleri yok mu..Her hafta yaşıyoruz biz de; Cuma akşamını iple çekip Pazar gecesi şaşırıyoruz haftasonunun hızlı geçişine. Yine geldi haftasonu, evin tadını çıkarmak gerek:)..
Fırında mücveri çok seviyorum ben..Uzun süredir yapmamıştım. Belki bu sayede kabak yemeyen kocama yedirmeyi başarırım:). Ellerine sağlık canım.
Sevgiler, öpücükler..
aslı

Adsız dedi ki...

Aslıcıgım,
Aman o kocalar bunu sevmem bunu yemem deli edecekler beni:) Benim kocama gunde 3 ogun köfte patates versen sesi cikmaz seninkide o türden mi:)
Öptüm

Adsız dedi ki...

Burcucugum,
Hkalısın ya senin evin keyfini başkaları sürüyor bu durumda daha da sinir:)

Adsız dedi ki...

Nihancıgım mevsimlerbir tuhaf, simdi 4 mevsim semizotu var manavda korkarım biz de eldivenler ile semizotu almaya gidecegiz:(

Adsız dedi ki...

Hülyacıgım haklısın cocukla çalışmak daha da zor ama cocugum olunca calismayayım bari süpermanmiyim ayol ben:)

Meli dedi ki...

Blogunuzla bu tarifi kendi blogum için modifiye edip, değiştirmek üzere ararken tanıştım, gayet keyifli gözüküyor. Yeni mezun biri olarak sırf bu dertlere düşmemek için evde kalıp sevdiğim işi yapmaya, cupcake pişirmeye karar vermiş biri olarak Allah kolaylık versin diyorum :)