Herkes bayramlarda ‘’Eski bayramlar kalmadı’’ der ya, durup düşündüğümde herkesin eski bayramları değil, bayram günleri yaşadıkları çocukluk günlerini özlediğini fark ettim. Yoksa şu an camdan bakarken kapının önüne gelen seyyar salıncakçı, şortumuzu giyip de dışarı fırlayıp binemedikçe bizi ne kadar mutlu edebilir ki. Değişen dünya, kaybedilen değerler, yozlaşan kültürler bizi uykusuz bıraktıkça mutsuz hale geldik. O annelerimizin pisliği ve zorluğu sebebi ile kızdığı soba, akşam olduğu zaman bizi aynı odada tutan şeymiş meğer. Bu yüzden akşamları yorgun argın eve gittiğimizde bilgisayarlara, TV’ye ya da kitaplara dalan bizler, sohbet etmenin, birlikte sofra hazırlamanın, ya da birlikte bir şeyler yemenin keyfini çıkaramadığımız için gündüzleri karşımıza çıkan ayrıntılar da bize flu gözükmeye başladı. Akşamüzeri sokaktan gelen ‘’simiiiyyyttt’’ sesi eskisi gibi baharın gelmeye başladığını fark ettirmiyor bana. Bu sene kış olmadığı için mi bozacı geçmedi acaba diye düşünürken, bir anda kaç yıldır sokakten geçen bozacıdan boza almadığımı, daha da kötüsü kaç yıldır bozacı sesi duymadığımı düşündüm. İşte o an bozacı geçse ve boza alsam beni ne kadar mutlu edebilir diye düşündüm.
Eski zamanlara dönmek, eskisi kadar sıcak olmak için hep annemin yemeklerini pişirmek geliyor içimden. Ben küçükken ne zaman hasta olsam annem bana yayla çorbası yapardı. Grip olduğumda da, midemi üşüttüğümde de, düşüp kolumu kırdığımda da nasıl beni iyileştirdiğini bir türlü anlayamadığım b çorbaya ben ‘’hastalık çorbası’’ adını koymuştum. Su bile içemeyecek kadar hasta olduğumda dahi içebildiğim hastalık çorbası hala garip bir şekilde beni iyileştiriyor iyileştirmesine de artık hastalık tedavi etmekten çok, bizim evde artık alıştığım aroması ile beni taaa eskilere götürmek amacı ile kullanılıyor. Hasta olup okula gitmediğim ve hep Şirinler izlediğim o çocukluk zamanlarında yanıbaşımdaki sehpada duran hastalık çorbasının kokusu ie daldığım uykumu ‘’simiiiyyytt’’ sesi böler, ama ben hiç kızmazdım. Bu aralar akşamüstü uykusu uyumak ve simiyytt sesi ile uyanmak istiyorum. Ama diyorum ya beni eskisi kadar mutlu edebilir mi işte onu bilmiyorum.
Malzemeler;
1 kahve fincanı arpa şehriye
1 litre + 2 su bardağı su
2 su bardağı yoğurt
1 yumurta
1 çorba kaşığı un
1 çorba kaşığı kuru nane
1 tablet et su
1 çorba kaşığı sıvıyağ
Tuz
Hazırlanması.
Tencereye 1 litre kaynamış suyu, arpa şehriyeleri ve sıvıyağ koyup altını yakın. Diğer bir kapta yoğurt, 2 su bardağı su, yumurta, nane ve unu çırpma teli ile iyice çırpın. 10-15 dakika sonra yani şehriyeler yumuşadıktan sonra yoğurtlu karışımı yavaş yavaş ve karıştırarak tencereye ekleyin. İçine etsu tabletini ve tuzunu atarak 5-10 dakika kaynatıp altını kapatın.Servis ederken üzerine pulbiber serpebilirsiniz.
(Eskiden annelerimiz tasarruflu olmak adına bu çorbayı yaparken arpa şehriye yerine akşamdan kalmış pirinç pilavını kullanırlardı. Hele bir de dolapta 2-3 gün beklemiş yoğurt ile yapılırsa tadı tam çocukluğumuzun hastalık çorbası oluyorJ)
7.03.2007
Hastalık Çorbası
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Kolay gelsin Papatya, güzel olmus sayfan! Aramiza hosgeldin, güzel paylasimlar dilegiyle...
Hoşbulduk Dilek:) Güzel yorumun ve iyi dileklerin için çok teşekkür ederim.
Yorum Gönder