Bu sene İstanbul’a hani şu yolları kapatan, bizi çocukluğumuza döndüren kar yağmadı Eminim hepimiz bekledik bu beyaz düşü, ha geldi ha gelecek dedik ama maalesef çok ılık bir kış geçirdik. Her ne kadar soğuk sevmiyorum desek de kışın gelecek soğuğa karşı kendi çapında gardını alan metabolizmam canı tatlı çeker gibi resmen soğuk hava çekti durdu. Hatta kış ortasındaki Almanya seyahatimde kızaran parmaklarımı görünce ‘’ohh be!’’ demiştim, atkıları berelerimi takıp hızlı hızlı yürüyebileceğim, sıcak çikolatadan zevk alabileceğim sokaklardayım.
Evlenmeden önce kar yağdığında olduğumuz yerde en az 3-4 gün mahsur olduğumuz için eşim ile görüşemezdik. Evlerimiz çok yakın olmasına rağmen oturduğumuz semtte metrekare başına kar tutma potansiyeli yüksek olduğu için bırakın görüşmeyi bakkala bile gidemezdik. Bu yüzden kar yağdığında hep evleneceğiz, kar yağacak ve biz camdan kar seyrederken sıcak süt içeceğiz diye hayal kurardık. Hatta bir keresinde kar yağışı sebebi ile evde mahsur kalmıştık. Elektrikler kesik olduğu için kalorifer yanmıyordu ve biz artık buz gibi olan evde mutfakta ocağın üzerinde tencereye su koyup, çıkan buhar ile ısınmak sureti ile vakit geçiriyorduk. Babam sömineyi yakmayı düşünmüştü ama 6. katta olan evimize asansör çalışmadığı için sadece 1 kez odun taşıyabildik, odun bitince de şömine azıcık daha yansın diye evde gazete dergi, benim eski okul defterlerim, gibi birsürü şeyi önem sırasına göre dizip yakıp annemle ısınmaya çalışmıştıkJ Ne kadar elektrik yok, soğuk gibi şeyere söylesek de TV, bilgisayar gibi çağın oyalayıcı ve beşeri ilişkiden uzaklaştırıcı icatları olmadığı için bu kar zamanları çok güzel geçerdi. Annem ile bulabildiğimiz kadar pil satın alır, yeterki radyo çalışın diyip annemin çocukluğuna doğru yolculuğa çıkardık. Böyle zamanlarda anne dizinin dibinde oturup kestane yiyerek annelerin çocukluğunu, babalarla nasıl mektuplaşıldığını, karne ile yiyecek satın aldıkları günleri ya da kendi çocukluğunuzu dinlemek ne güzeldir değil mi? Bence bizlerin bu yoğun tempodan sıyrılıp, büyüdüğümüzü ve o küçücükken sırtımızı dayayıp güç hissettiğimiz annemizin yaşına bile geldiğimizi unuttuğumuz tek an bu an olmalı.Çünkü sadece bu anlarda başka hiçbirşey düşünmeden, sadece size ait olduğunu bildiğiniz anıları tekrar tekrar dinlemek, o bitrdiğinizi hissettiğiniz andaki puzzle’ın son parçasını koymak istememeniz gibi sizi başa döndürebilir. Her hikayede yine Puzzle’i satın aldığınız günden tutun da son parçaya kadar yaşadıklarınızı yeniden yeniden yaşamak, doğru yerde doğru parçaları doğru yerlere koyamamanın pişmanlığını silmek için bozup tekrar yapmak gibi hikayeler değil midir?
’’Anneeee bakkala gidebilir miyim’’ sorusuna kızdığımız zamanlara şu günkü aklım ile gidebilseydim eğer, lambadan çıkan cine dilek olarak ömür boyu anneme danışmak ve onun verdiği kararları uygulamak dışında bir dilek dilemezdim herhalde. İşte bizler kar yağdığı zamanlar gibi hayatımızda ‘’mola’’ olan anları rutine dönüştürebilsek kendimiz ile ilgili çok yerlere varabiliriz diye düşünüyrum. Ama maalesef bu anları bilinçli olarak hayatımıza sokamiyoruz. İşte bu yüzden eşim ile ayrı olduğumuz o kar yağmalarından bunları paylaşabilmek adına hep evlenelim ve kar yağsın diye hayal kurduk. Evlendiğimiz senenin ilk kışında çok da güzel kar yağdı ama maalesef eşim bu zamanı evin dışında işyerinde geçirmek zorunda kaldı. Olsun diyip bir sonraki seneye ertelediğimizde de küresel ısınma geldi kar tanelerini aldııı götürdü.. Şimdi dünden beri bu hafta içi Tüm yurtta kar yağışı beklenildiği söylenip duruyor. İstanbulda ikimizin hayal ettiği gibi bir kar yağışı olmayacağını biliyorum. Ama belki birkaç kar tanesi bizi alır kendimize götürür ne dersiniz?
Benim küçücükken kar yağdığında kuzenimle, kimse ‘’hadi gidiyoruz’’ demeden oyun oynayabileceğim için mahsur kalmak istediğim ev hep dayımların evi olmuştur. İşte bu günlerde annelerin içtiği türk kahvesine özeniyoruz ve ağlıyoruz diye bizi kandırmanın yolunu keşfetmiş olan canım yengem, hem bizi sustursun hem de süt içirmiş olsun gibi 2 ulvi göreve imza atmanın gururuyla bize kahveli süt yapardı. Ben evlenirken yemek odamdaki büfenin içi için hatıra olmasını istediğim ,ananem, yengem ve teyzemin evinden kendi seçecekleri eşyaları bana vermelerini istemiştim. İşte yengem de farkında olmadan tam da bize kahveli süt içirdiği ve hemen hemen hepimizin annelerinin vitrinini süsleyen bu sütlükleri vermişti!
Evlenmeden önce kar yağdığında olduğumuz yerde en az 3-4 gün mahsur olduğumuz için eşim ile görüşemezdik. Evlerimiz çok yakın olmasına rağmen oturduğumuz semtte metrekare başına kar tutma potansiyeli yüksek olduğu için bırakın görüşmeyi bakkala bile gidemezdik. Bu yüzden kar yağdığında hep evleneceğiz, kar yağacak ve biz camdan kar seyrederken sıcak süt içeceğiz diye hayal kurardık. Hatta bir keresinde kar yağışı sebebi ile evde mahsur kalmıştık. Elektrikler kesik olduğu için kalorifer yanmıyordu ve biz artık buz gibi olan evde mutfakta ocağın üzerinde tencereye su koyup, çıkan buhar ile ısınmak sureti ile vakit geçiriyorduk. Babam sömineyi yakmayı düşünmüştü ama 6. katta olan evimize asansör çalışmadığı için sadece 1 kez odun taşıyabildik, odun bitince de şömine azıcık daha yansın diye evde gazete dergi, benim eski okul defterlerim, gibi birsürü şeyi önem sırasına göre dizip yakıp annemle ısınmaya çalışmıştıkJ Ne kadar elektrik yok, soğuk gibi şeyere söylesek de TV, bilgisayar gibi çağın oyalayıcı ve beşeri ilişkiden uzaklaştırıcı icatları olmadığı için bu kar zamanları çok güzel geçerdi. Annem ile bulabildiğimiz kadar pil satın alır, yeterki radyo çalışın diyip annemin çocukluğuna doğru yolculuğa çıkardık. Böyle zamanlarda anne dizinin dibinde oturup kestane yiyerek annelerin çocukluğunu, babalarla nasıl mektuplaşıldığını, karne ile yiyecek satın aldıkları günleri ya da kendi çocukluğunuzu dinlemek ne güzeldir değil mi? Bence bizlerin bu yoğun tempodan sıyrılıp, büyüdüğümüzü ve o küçücükken sırtımızı dayayıp güç hissettiğimiz annemizin yaşına bile geldiğimizi unuttuğumuz tek an bu an olmalı.Çünkü sadece bu anlarda başka hiçbirşey düşünmeden, sadece size ait olduğunu bildiğiniz anıları tekrar tekrar dinlemek, o bitrdiğinizi hissettiğiniz andaki puzzle’ın son parçasını koymak istememeniz gibi sizi başa döndürebilir. Her hikayede yine Puzzle’i satın aldığınız günden tutun da son parçaya kadar yaşadıklarınızı yeniden yeniden yaşamak, doğru yerde doğru parçaları doğru yerlere koyamamanın pişmanlığını silmek için bozup tekrar yapmak gibi hikayeler değil midir?
’’Anneeee bakkala gidebilir miyim’’ sorusuna kızdığımız zamanlara şu günkü aklım ile gidebilseydim eğer, lambadan çıkan cine dilek olarak ömür boyu anneme danışmak ve onun verdiği kararları uygulamak dışında bir dilek dilemezdim herhalde. İşte bizler kar yağdığı zamanlar gibi hayatımızda ‘’mola’’ olan anları rutine dönüştürebilsek kendimiz ile ilgili çok yerlere varabiliriz diye düşünüyrum. Ama maalesef bu anları bilinçli olarak hayatımıza sokamiyoruz. İşte bu yüzden eşim ile ayrı olduğumuz o kar yağmalarından bunları paylaşabilmek adına hep evlenelim ve kar yağsın diye hayal kurduk. Evlendiğimiz senenin ilk kışında çok da güzel kar yağdı ama maalesef eşim bu zamanı evin dışında işyerinde geçirmek zorunda kaldı. Olsun diyip bir sonraki seneye ertelediğimizde de küresel ısınma geldi kar tanelerini aldııı götürdü.. Şimdi dünden beri bu hafta içi Tüm yurtta kar yağışı beklenildiği söylenip duruyor. İstanbulda ikimizin hayal ettiği gibi bir kar yağışı olmayacağını biliyorum. Ama belki birkaç kar tanesi bizi alır kendimize götürür ne dersiniz?
Benim küçücükken kar yağdığında kuzenimle, kimse ‘’hadi gidiyoruz’’ demeden oyun oynayabileceğim için mahsur kalmak istediğim ev hep dayımların evi olmuştur. İşte bu günlerde annelerin içtiği türk kahvesine özeniyoruz ve ağlıyoruz diye bizi kandırmanın yolunu keşfetmiş olan canım yengem, hem bizi sustursun hem de süt içirmiş olsun gibi 2 ulvi göreve imza atmanın gururuyla bize kahveli süt yapardı. Ben evlenirken yemek odamdaki büfenin içi için hatıra olmasını istediğim ,ananem, yengem ve teyzemin evinden kendi seçecekleri eşyaları bana vermelerini istemiştim. İşte yengem de farkında olmadan tam da bize kahveli süt içirdiği ve hemen hemen hepimizin annelerinin vitrinini süsleyen bu sütlükleri vermişti!
Ve şu an hepinizin ben bu sütlükleri tanıyorum deyişinizi duyar gibiyim...
2 yorum:
sevgili papatya,
siteni kesfetmek beni cok mutlu etti. zevk ile okudum ve eskilere yönelik ne kadar da tatli yaziyorsun. rahmetli annecigim bana, rahmetli anneannecigimin beni "papatyam" olarak sevdigini anlatirdi...
siteni cok sevdim ve linklerime ekliyorum.
sevgiler
canan
http://www.canansculinaria.blogspot.com/
Sevgili Canan
Samimi yorumun için çok teşekkür ederim, benim için yazılarıma, tariflerime yorumlar bir blogger olarak tabiki çok önemli fakat bunun yanında sana eski günlerin güzelliğini bir parça olsun hatırlatıp tebessümlendirebildiysem ne mutlu bana,
Sevgiler
Yorum Gönder