4.09.2011

Yüzyılın Aşkları

Akşamdan bu yana MFÖ dinliyorum. Sonbaharın ilk günlerinde Mazhar'ın buğulu sesi çok iyi geliyor: Korkunçtur yalnızlığımız, bir oyun oynanır oyalanırız...

Dün bir kitap aldım kitapçıdan. Can Dündar'dan Yüzyılın Aşkları.. Açıkcası bu kitabın varlığından bile habersizdim, Bedri Rahmi Eyüpoğlu ile ilgili birşeyler araşırırken rastladım geçen hafta, hemen okunacakların arasına not aldım, ilk kitapçı ziyaretimde de hemen buluverdim.

Kitap geçtiğimiz yüzyıla damgasını vurmuş aşkları belgeler ve fotoğraflar ile hem tanıkların alıntılarından, hem de Can Dündar'in görüşü ile hikaye tadında anlatıyor. Elime aldığımda beğeneceğimi biliyordum da, bir akşamda bitereceğimi düşünmemiştim. İzlediğiniz bir fimde son sahne gelir ve film hiç bitsin istemezsiniz ya, bu kitap da öyle geldi bana. Okudum bitti, kitaplığıma kaldırmaya elim gitmedi, hala başucumda duruyor.

En çok Selahattin Pınar ile Afife Jale'nin öyküsünden etkilendim, ''Nereden sevdim o zalim kadını'' şarkısının öyküsünden mi bilinmez, karşılaştığım herkese anlatıyorum.

Bu yaz çok okumalı geçti. Hiç bir yaz mevsiminde sağlayamadığım dinginliği, ve kendimle kalma lüksünü sonunda kana kana yaşadım. Okudum, yazdım, dinledim. ama yine de sonbaharı özledim. Balkonun camını açtığımda hırka giymeyi, gece uyurken yorgana sarılmayı, buzlu kahveden sıcak kahveye geçmeyi ve kahve içerken Fred Astaire dinlemeyi..

Uzun, ve doyumsuz bir bahar var önümde. Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki, zamanı durdursam hep sonbaharda kalsam istiyorum. Sırada okunacak çok şey var.

Hiç yorum yok: