24.04.2012

Çamaşır Kurutma Makinesi

Fotoğraftaki kurutma odası bana ait değil, ama olsa keşke. Fakat en azından artık zamanımı yari yarıya kısaltan hem de hakkında günlerce konuşabileceğim kadar beni mutlu eden bir kurutma makinem var. Daha fazla odası olan bir evim olursa onlardan birini muhakkak çamaşır odası yapacağım, hem de bunun gibi pembe ve çiçek bahçesi gibi!

Birçok arkadaşım tavsiye etmişti bana kurutma makinesini. Ama nereye koyarim, gereksiz bir masrafmı acaba diye düşüne düşüne ertelemiştim hem neler kaybettiğimi bilmeden.  Evimiz üç odalı bizim. Biri yatak odamız, diğeri çalışma odamız, diğeri de giyinme, çamaşır kurutma ve ütü olarak kullandığımız bir oda idi. Fakat bunlardan birini Poyraz'a oda yapınca yatak odamız dışında kalan diğer odayı resmen bir ardiye odasına çevirdik desem yeridir. Büyükçe bir gardrop, irice bir şifonyer, duvardan duvara bir kütüphane ile oda tamamen doldu. Hatta o kadar doldu ki evimin ev sevdiğim yerlerinden biri olan, bütün yazılarımı yazdığım çalışma masam bile balkona çıktı.



E durum böyle olunca da çamaşır kurutma ve ütü için de aynı odayı kullanır olduk. Odanın o kadar çok işlevi vardı ki, mesela iki saat odayı toparlamasam kapıdan taşacak kadar karışıyordu. Burasi bizim evimiz, başka bir odamız yok falan diye avuttum kendimi. Çamaşırları mayıstan sonra havalar düzelince ekime kadar falan balkona asıyorum zaten dedim. Ekimden sonra da bakarım dedim. Ta ki Poyraz'ın kıyafetlerini yerleştirmek üzere yıkayana kadar. Ufacık tefecik bir sürü kıyafeti bir makinede yıkadık yıkamasına ama el kadar şeyleri yıkamak kısa programda 30 dakika, asmak ise 45 dakika falan sürdü. Bu arada tecrübesiz annenin el kadar görünen penye battaniyelerin hepsini tek makinede yıkamak istemesiyle aşırı yükleme snucu makine bozuldu ve ıslak çamaşırların hiçbirini sıkmadan bana geri verdi. Herbirini küvette elle sıkarak tam anlamı ile kurutmak da yaklaşık 3 koca günümü aldı.

Poyraz geldikten sonra daha sık çamaşır yıkayacağımı düşünerek, bu cinnet anının da cesareti ile bir anda kurutma makinesi aliverdik, ve iki saat sonra gelip kurdular.

Ben hayatımda hiçbir ev işinde böyle bir konfor yaşamadım. Bir kere bir sürü çamaşırı tek tek psikopat gibi silkeleyerek, belli yerlerinden mandalla bir yerlere tutturmaya çalışmak yok. Sonra onların minumum iki gün ortalarda durması yok. Çamaşırlığa sığmayan çarşaf battaniye gibi şeyleri kapı üstlerine sermek, habersiz bir misafirde önce onları toplamaya çalışmak yok. Ortada çamaşır kuruma askısı, mandal gibi ıvır zıvırlar yok. En ama en avantajlı tarafı da birsürü çamaşırı ütülemek yok! Evet yanlış durmadınız, kullanmayanlar için özellikle söylüyorum. Kurutma makinesi çamaşırları sanki üzerine ütü sürülmüş gibi sıcacık çıkarıyor. Bu sırada pijama, evde giyilen tisort, iç çamaşırı, çarşaf gibi şeyleri düzgünce katlayıp elinizle düzelttiğiniz an ütülenmiş gibi oluyor. Yani ütü içi bir tek gömlek ve yakalı tisortlere kalıyor, - ki bu bile bir kurutma makinesi almak için çok yeterli bir sebep.

Fiyatına gelince. Benim aldığı  makinenin beş katı fiyatına bile makine var. Biri yünlüleri de kurutuyor, biri bilmemne yoğuşturmalı, biri A sınıfı enerji şeysi. Valla üç makine çamaşır yıkayıp aynı anda kurutturuyorum, böylece enerji tasarrufunu kendim sağlıyorum. Yünlüleri her zaman her giyişimde havalandırır çok şeyrek yıkarım, onu da kurutmayıversin.

Diyeceğim şudur ki şiddetle tavsiye ediyorum. İlk kullandığınız gün benim gibi başınızı taşlara vuracaksınız. Ama zararın neresinden dönerseniz kardır!

Devamı için tıklayın..

16.04.2012

İlk


Ne çok hikaye yazıldı sen aklıma düştüğünden beri. Herşeyin yerli yerinde olmasının sanki bir zorunluluk olduğu hayatımızda, sen yine herşey gibi tam beklediğimiz, istediğimiz zamanda geldin. Şart mıydı bu kadar hazırlık, gerekli miydi bu kadar ‘’gereklilik’’ ? Kim bilebilir ki?

Önce amanszca tükettik bol olan zamanımızı. Tenimizin tenimize her an değebilme özgürlüğünü günlerce elele yasadik. Sayısız film izledik, aklımıza esti Sezen Aksu geceleri düzenledik sarhoş olduk, aklımıza esti erken yattık erken kalkıp yol aldık. Güzel konserlere gittik, ruhumuzu melodilerin özgürlüğüne saldık, rüzgar nereye, gönlümüz oraya..

Sonra olmazsa olmazlar oldu hayatımızda. 3 kaybettiysek 1 kazandık, ama huzurumuz hep 3-1 ondeydi hayata karşı, üzülmedik. Çünkü gün içinde ne olursa olsun, akşam olduğunda eve gelip omuzunda saatlerce ağlayabileceğin birinin olduğunu bilmek güçlü kıldı bizi. Yalnızca bir eş değil, herşey olduk birbirimize. Arkadaş, dost, anne, baba, ekmek, vatan… Biri azıcık silinse diğerinin ucundan tuttuk ayağa kalktık.

Havanın birden bire karardığı ve aylarca güneşin ucunu bile göstermediği bir ayrılık yaşadık. Kıymet denilen şeyin en incesini biliyorduk da, iki insan ne kadar daha kıymetli olabilir birbirine bir kez daha anladik. Sonra kavuştuk, sarıldık, günlerce ağladık. Onu da bitirip arkamıza attik.

Sonra seni beklemeye başladık. Tüm bunlar olurken, sıcakta-soğukta, yazda-kışta, iyide-kötüde, umutta- umutsuzlukta bizi ayakta tutan, bize iyi gelen tek şey vardı: Bu yüzden ismin Poyraz oldu. Gel de serin ferah rüzgarlar getir hayatımıza, nane şekeri gibi boğazımızdan tüm bedenimize iyilik ver, iyileştir, dinçleştir bizi diye..

Şimdi sadece günler kalmışken insanlar bana tek bir soru soruyorlar: ‘’Kime benzeyecek acaba?’’ Kaşın, gözün, yüzün kime benzemiş umrumda mi? Ya aynadaki tanıdık halime benzeyeceksin, ya da ömür boyu yüzünü görmek için can attığım adama. Ben ‘’Nasıl biri olacaksin’’ en çok onu merak ediyorum. En çok hangi müziği dinleyeceksin örneğin? Hangi yazarın kitapları seni en çok etkileyecek? Hangi yemeği seveceksin? Kahveni baban gibi şekersiz mi içeceksin? Bir piyano miriltilari mi dinlendirecek seni yoksa kanunun acıklı halleri mi?

Ne olursan ol, kime benzersen benze, kıymetlimsin, senelerdir beklediğimsin. Bunu bil yeter.
Devamı için tıklayın..

12.04.2012

Özlem

Çok zamandan beri yazmadığımı, hatta yemek tarifi paylaşmadığımı farkettim. Geçmişi farkedip, özleyip ''mış gibi'' yapınca aynı tadı alır mı insan? Hiçbirşey geçmiş gibi olur mu? Olmaz. Bilirsin geçmiştir bitmiştir, daha güzelini de yaşamışsındır, ama geçmiş denen meret işte o kadar tatlıdır ki, çıkmaz aklından, tadı düşmez dilinin ucundan...

Yeni tarif denemeye, hatta yemek yapmaya, fotoğrafını çekmeye, paylaşmaya, yazamaya engel koca bir göbeğim var bu dönem. İki domates doğrayıp nefes nefese oturuyorum. Oturunca yatmak istiyor bedenim, yatınca her yanım uyuşuyor kalkmak istiyorum. Her annenin bahsettiği ''en ağır'' son aya girdim. Heyecanla bekliyorum içimde büyüttüğüm küçük adamı. Bu küçük adamla ilgili çokça duygum var da, bir sonraki yazıya..

Hamilelik benim konsantrasyonumu neredeyse sıfıra indirdi. Bir fincan kahve, bir müzik ve kağıt kalemle saatler geçirebilen ben, bırakın yazmayı, bir köşe yazısını bile sonuna kadar getiremez oldum. Film izleyemiyorum mesela. En son okuduğum, hatta okuduğum demeyelim ara ara karıştırabildiğim kitap bebek bakımı ile ilgili birşeylerdi. Bu da bana Zeynep'i nasıl kaybettirdi bir bilseniz. Biri var benim içimde ama ben değil. Doğum yapıp, üç beş ay sonra toparlanıp hayatımı acilen eski düzenine benzer bir duruma getirmeliyim. Kahveme, ve sigarama kavuşabilirsem tabi.. Temmuzda Morissey, Ağustos'ta da Goran Bregovic İstanbulda olacak. Her ikisinde de gözlerimi kapatip ruhumu serbest bırakma hayallerim var, iki kadeh de şarap içebilsem daha ne isterim, kader kısmet ederse tabi..



Ekte fotoğrafını gördüğünüz şey bir dilim tiramisu. Fotoğraf demeye de bin şahit ister ya, ne eğilebiliyorum, ne çok fazla ayakta durabiliyorum ancak bu kadar oldu. Kaç zamandır canım istiyordu niyetleniyordum yapmaya, bugüne kısmetmiş. Bloglardan bir sürü tarif okudum, kendi keyfime göre derledim. Bence çok lezzetli en önemlisi de çok hafif oldu. Yediği herşeyin reflüye dönüştüğü hamilelere ısrarla tavsiye edilir.

Tiramisu

Malzemeler

2 su bardağı süt
2 yemek kaşığı un
4 yemek kaşığı toz şeker
1 paket labne peyniri

1 paket kedi dili bisküvi ( ben tam 21 tane kullandım, pakedin geri kalanı arttı)
1 shot espresso
1 shot hare kahve likörü
1/2 su bardağı sıcak su

üzerine serpmek için kakao

Hazırlanışı
1-Süt, un ve şekeri tencerede kaynayana kadar karıştırıp krema elde edin.
2-Ocağın altını kapatıp bu kremaya labne peynirini ekleyin ve iyice karıştırın.
3-Espresso, likör ve sıcak suyu karıştırın.
4-Baton kek kalıbını folyo ile kaplayın.
5-En alta bir kat krema dökün
6-Üzerine kahveye batırdığınız kedi dili bisküvilerden dizin.
7-Sonra yine krema döküp tiramisuyu bu şekilde tamamlayın.
8-Soğuyunca buzdolabına kaldırın ve 3-4 saat dinlendrin.
9-Kalıptan çıkarınca da üzerine kakao serpin.


Devamı için tıklayın..