12.08.2009

Zaman Dursa!

Tatilimin ikinci ve son bölümünü geçirmek için yine yazlıktayım, annemin yanında, hani daha önce de bahsettiğim gibi bir avuç sevinç almaya geldim yine. Eşim yetiştirmesi gereken bir projesi yüzünden yine katilamadı bana, oysa ben eşim gitmeden önce son tatilimizi uzun uzun yaparız bu yaz sanıyordum ama kısmet deilmiş, artık geldikten sonra diye umut ediyorum...
Perşembe akşamı çantamı hazırlamak için işten eve döndüğümde yağmurun yağdığı yaz günlerinin hayalini kurdum hep. Yazın ortasında birden şakır şakır yağmaya başlayan yağmurun değmediği herhangi bir kuytuda, walkmanim ile İlhan İrem dinlediğim, eve dönmeye çalışırken ayakkabılarımın çamur olduğu upuzun toprak yolda benim gibi ıslanan kedilerin başını sevdiğim, ve eve geldiğimde peynirli anne poğaçası kokan evimi...

Eskiden kışlık evimize döndüğümüzde çalışma masamda bıraktığım mektup kağıtlarımı unutacağım kadar uzun olurdu yazlar. Şimdiki gibi aklımıza estikçe İstanbul’a gidilmezdi yazları, ya okula kayıt olup kitapları almaya, ya da bir resmi işlem halletmeye gidilirdi. Okullar kapanıp yaz olduğu zaman kıyafet, kap kacak, kitap ne varsa annemle babamın arabasına tıka basa doldurur, iki araba arka arkaya şimdilerde yarım saat süren yolu iki saatte tıngır mıngır gelirdik, abim babamın arabasında, ben ise annemin... Haziran ortasındaki kazak giydiriğimiz akşamların serinlerden, eylül başındaki sonbahar rüzgarlarına, sert lodos fırtınalarına kadar kaç değişik esintiyi, kaç değişik duyguyu yaşar, doyasıya eğlenirdik.
Tüm bunların anısı ve yağmur hayalleri ile hazırladım çantamı ve uyudum. Sabaha karşı aniden bastıran bir sağanak ve ardarda vuran gökgürültüsü ile korkarak uyandım. Tamam dedim hayallerim gerçek olacak. Ben bu sefer suyun üzerinde sırtüstü yatıp da sadece yüzümün açıkta kaldığı gökyüzünden yağmur damlalarını hissedeceğim. Aynen de öyle oldu! Cumartesi minderimin üzerinde kitap okurken aniden bastıran yağmur tam da hayal ettiğim gibiydi.... Önce beni sonra tüm denizi ıslattı, aklımda elimde okuduğum kitaptan bir satır ile yüzmeye gittim hemen; ‘’ balık yüzdüğü okyanusu denetleyebilir mi?’’
Günlerden Çarşamba oldu. Aynen çocukluğumdaki gibi annem kalkıp bütün bahçe ile birlikte pazara gitti sabahtan. Koca bahçede yapayalnız yaprakların çıkardığı sese eşlik eden nefesimden başka ses yok. Yazımı yayınlayıp, btmesini istemediğim kitabımdan iki sayfa okuyup kendimi başka şeyler ile oyalamak üzere sahile ineceğim. Uzun uzun yüzdükten sonra biraz voleybol, ardından güzel bir uyku... Ve tüm bunlar seneler sonra bile olsa çalışma masamdaki mektup kağıtlarımı unutturacak kadar keyifli ve huzurlu geliyor bana. Peynirli poğaça mı? Hala yapamadık annemle, siz şimdi pisicik Mika’mızın fotoğrafı ile oyalanın, poğaça fırından çıktı çıkacak!

Devamı için tıklayın..