31.10.2010

Evde İşler Bitmez

Bir temizlikçi krizi var bizim evde yıllardır, yalnız olmadığımı duymaya ihtiyacım var ne olur ses verin. Ne olur sizin de basınıza benzer şeyler geldiğinden bahsedin.
6 senelik evliliğimizde 5. temizlikçiyle de yollarımı ayırmak zorunda kaldım.Yok ben çok şey beklemiyorum, öyle fazla titiz iş beğenmeyen her şeye takan biri de değilim. Ben anlatayım siz dinleyin.

Evlendiğim ilk sene abimin de evine gelen temizlikçiden kasım ayına denk gelen üçüncü ayın sonunda benden zaman istemesi sonucu kendisine güle güle demek sorunda kaldım.Yıl sonu olabilir anlıyorum da daha seninle 3 aydır birlikte çalışıyoruz o da senin zam dönemine mi geldi ben anlamadım. Serbest çalışmak ne güzel şey yahu, bundan sonra ben de sigorta yaptırmadan şartlarımı kendim koymaya karar verdim is hayatında.

İkinci temizlikçimiz anneme de yıllardır gelen bir teyzeydi, benim Tarabya’da onun ise Beylikduzu’nde oturması sebebi ile kadıncağız yollara daha fazla dayanamadı.



Üçüncü temizlikçimiz en yakın arkadaşım ile bana ve onun da bir diğer yakın arkadaşına gelen biz kızdı. İyiydi hoştu fakat aklı o kadar havadaydı ki ‘’sabah çıkarken senden şunu yapmanı rica etmiştim neden yapmadın’’ diye sorduğumda gülmeye başlıyor ve ‘’ben onu unutmusuuuum sekinde kıkırdıyordu. 200 den fazlasını tamamladığım ve 3 haftadır masanın üzerinde duran 1000 parçalık puzzle’ı sormadan etmeden bozup kutusuna ayırmıştı mesela. Arkadaşıma misafir geldiği bir gün herkesle birlikte eline çayını alıp sofraya oturmuş, arkadaşım da misafirlerine cay koyarken ironi ile karışık kendisine ‘’çay içer misin’’ diye sorduğunda bardağını uzatıp ‘’açık olsun lütfen’’ dediği gün onu ruh sağlığımız bozulacak endişesi ile hayatımızdan çıkarttık.

Dördüncü temizlikçimiz bize sadece 1 gün gelebildi. Apartmanı bulamayacağı endişesi ile onu sitenin girişinden almamı rica eden Dudu abla, beni gördüğü an elini kaldırıp ‘’hu huuuu’’ diye bağırarak yanıma koşmaya başladı. Tüm gün bana ‘’camları sildim caağğnııımm, kova nerde cağğğnımmm, telefon çalıyor cağğğnım’’ diye seslendikten sonra ona ütüleri gösterdiğimde ‘’ben ütü yapmıyorum’’ dedi. Kendisine ‘’ben neden yapıyorum?’’ diye cevap verdikten sonra selametle uğurladım, Allah yolunu acık etsin.

Beşinci temizlikçimiz bugüne kadar anlaştığım tek kişiydi ama çocuğu okula başladığı için isi bıraktı.

Altıncı talihliyi arayıştayım dostlarım. Zira yoğunluktan ölmekteyim. Annem ben çalışırken ‘’evde hiç iş bitmez’’ derdi inanmazdım, hakikaten öyleymiş. İşe gidince insanın gözü bir suru şeyi görmüyor, ama evdeyken sürekli bir derleme toplama temizleme durumlarında insan. Mesela bulaşık makinesinin deterjanı, tuzu ve parlatıcısı hiç aynı anda bitmiyor bizim, ille bir lambası kırmızı yanacak.

Bu aralar ev benim üstüme geliyor sanırım, pastırma yazından faydalanmalı, kendini dışarı atmalı. Yoksa fotoğrafını gördüğünüz zaman gerektiren turtalardan yaptıkça yapıyor yedikçe de yiyorum. Yine de şikâyet etmemeli, kendisi çok lezzetli ve doyurucuydu. Elmaların bu kadar lezzetli olduğu günlerde bu tarz tariflere ağırlık vermenizi öneririm.

Elmalı turta

Malzemeler

Hamuru için

2 su bardağı un
3 yemek kaşığı pudra şekeri
1 adet yumurta
150 gr soğuk tereyağ
2 yemek kaşığı soğuk su

İç Malzemesi

4 adet elma
2 yemek kaşığı tozşeker
1 su bardağı ceviz
1 tatlı kaşığı tarçın
1 yemek kaşığı mısır nişastası
1 tutam tuz
2 yemek kaşığı tozşeker

Hazırlanışı
1-Hamur malzemelerini yoğurun ve yumuşak bir turta hamuru oluşturun. Bu hamuru streç folyoya sarıp buzdolabına kaldırın.
2-Fırın ısısını 170 dereceye getirin.
3-Elmaların kabuklarını soyup çekirdeklerini ayıklatın ve derin bir kaba küp şeklinde doğrayın. Diğer malzemeleri de ekleyip karıştırın.
4-Dolapta dinlendirdiğiniz hamuru 2 eşit parçaya ayırın. Birinci parçayı merdane ile açıp yuvarlak ve yalanış kalıbınıza yayın.
5-Harcı tartın ortasına dökün.
6-Diğer kısmı yine merdane ile açıp şerit şeklinde kesin ve üzerine kafesler oluşturun.
7-Fırında kızarıncaya kadar pişirin.

Devamı için tıklayın..

26.10.2010

Arkası Yarın

Eşim radyonun birinde rastlamış ‘’Arkası Yarın’’ a. Evet evet çoğumuzun çocukluğunda radyolarda dinlediğimiz arksı yarınlar. Eskiden olsa ne çok konuşur ne çok arardık böyle rastladığımız şeyleri değil mi? Şimdi google var Allahtan, yazdık hemen bulduk bir tanesini ve bilgisayarımıza indiriverdik. Gündüz dinleyelim, gece dinleyelim derken bu özel piyeslere hakkını verebilecek zamanı ayırdık ve bir kasabaya gelecek olan müfettişin kasabadaki yerel yönetimden halka kadar kulaktan kulağa yarattığı endişenin anlatıldığı piyesi başladık dinlemeye, ve dinlerken de çocukluğumuza dair yaptığımız o derin yolculuğa.

İlkokulda sabahçı olduğum zamanlar rastlardım arkası yarınlara. Annem babam uyurken kahvaltımızı hazırlar ve kahvaltı için bizi uyandırırdı. Hatırlar mısınız eskiden kaloriferler Hava ne kadar soğuk olursa olsun sabah belirli bir saatte kapıcının kazana attığı kömürler ile yakılır, akşam da yine belli bir saatte söndürülürdü. Sabah da herhalde bizim okula gitme saatimiz işte bu kaloriferlerin yanmadığı ya da yansa bile evi henüz ısıtmadığı zamana denk gelirdi ki annem mutfağı elektrikli bir ısıtıcı ile ısıtır bizi öyle uyandırırdı. Biz de pijamalarımızın üzerine giydiğimiz anneanne örgüsü kalın yelekler ile kahvaltı sofrasına gelir, muhtemelen havanın yeni yeni aydınlanmaya başladığı sabah saatlerinde kahvaltımızı yapardık. Peynir, zeytin, reçel, tereyağ ve süt. İşte arkası yarınlar da bizim bu kahvaltı zamanlarımıza rastlardı. Her bölüm sona erdiğinde acaba yarın ne olacak merakı ile üzerinden birkaç dakika sohbet ederdik. Hatta annemlerin gün içerisinde birbirleriyle bile bu piyesleri konuştuğunu hatırarım.



Görselliğin hiç olmadığı bu radyo kanallarında piyesin tüm duygularını yansıtabilmek için kapı gıcırtıları, ayak sesleri gibi detaylar vurgulandıkça biz de kendimizi bir anda bu masal dünyanın içinde buluverdik. Kasabaya vilayet tarafından gizli görevle atanan müfettişin kasabada yarattığı merakla karışın endişe sanki bizim evin duvarlarında yankılandı.

Önceki yazılarımda bahsettiğim berjerimi istediğim renge kaplattım, annemle çıktığımız bir Eminönü turunda çeşit çeşit kış çayları alıp renkli minik kavanozlara doldurdum, defterimde denemeyi planladığım birsürü ekmek tarifim var, misafirler geliyor, şaraplar içiliyor, keyifler her zaman olduğundan daha da dorukta. Haaa bir de balkonuma rengarenk kasımpatılar aldım her sabah şarkımı onlara söylüyorum. Ocağımda kaynayan sıcaxık bir çorbam da var. E hadi kış gel artık!

Not: Arkası yarini dinlemek isteyenler TGRT FM in http://www.tgrt-fm.com.tr/ adresinde yayın akışı bölümüne tıklayarak dinleyebilirler.

Köfteli erişte çorbası

Malzemeler
1,5 litre su
½ su bardağı erişte
1 yemek kaşığı zeytinyağ
100 gr kıyma
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
3 su bardağı yoğurt
1 adet yumurta
1 yemek kaşığı nane

Hazılanışı
1-1 litre suyu ocağa koyup içine erişte ve zeytinyağ ekleyip 15 dakika kaynatın.
2- Bir kapta kıymaya tuz ve karabiber ekleyerek yoğurun, ardından fındık büyüklüğünde toplar yaparak kaynayan suya atın ve 10 dakika daha kaynatın.
3- Köfte ve erişteler pişerken başka bir kapta yoğurt, yumurta ve naneyi iyive karıştırın.
4-Yoğurtlu karışımı yavaş yavaş tencereye ekleyip kaynadıktan sonra 5 dakika daka pişirin ve dinlendirin.



Devamı için tıklayın..

1.10.2010

Vişne Likörü

Ben yaptim. Kendim yaptım. Çok özendim, çok bekledim ama değdi.

Önce günlerce araştırma yaptım okudum, yazıştım tavsiyeler aldım. Sonra yine günlerce vişnelerin en güzellerini aradım, buldum yıkadım. Ardından tüm aşamaları keyifle ve bir o kadar büyük bir heyecanla gerçekleştirdim. En sonunda da muhteşem bir vişne likörüne kavuştum. Bu sene bir deneyeyim eğer güzel olursa seneye çokça yaparım demiş, 1 kg vişneden yapmıştım likörümü, şimdi o kadar pişmanın ki. Bu kadar güzel olduğunu bilsem kilolarca yapar herkese hediye götürürdüm sevinçle.

Hikayeleri seviyorum ben, öyküleri, yaşanmışlıkları. Bu yüzden burası ‘’Bir Porsiyon Öykü’’ ya, yemeklerin bile bir öyküsü var olmalı… Hayatta hiçbir şey kuru kuruya bir yudumda tüketilip geride bırakılmamalı, her an özel, her an güzel…



Üşenmeden inatla marketten aldığım Limon kolonyasını Çukurcuma’dan aldığım cam kolonya şişesine doldururum ben. Kimbilir kaç bayram kaç misafire kolonya ikram edildi senden diye düşünürüm, dokundukça sevinirim öyküsüne öykü katıyorum diye. En sevdiğim tabaklarım ben daha doğmadan annemin aldığı beyaz üzerine mavi işlemeleri porselenlerdir. Öyle arkalara derinlere de saklamam üstelik bildiğiniz günlük kullanırım onları, hayat bir gün o da bugün çünkü.



Sırf bu öykü merakım yüzünden aldım ya eşimin annesinin evindeki eski berjerleri, vazomdaki gülleri, her gün kullandığım annemin düğününe hediye gelen el yapımı kül tablasını.Çünkü her bir eşyada, objede o eşyaların bir önceki sahibinin de benimle birlikte olduğunu, böylece o eşyaya daha çok ruh katıldığına inanırım ben. Bu yüzden düğünümde gelinliğimin üzerine babamın anneme 10. evlilik yıldönümlerinde hediye ettiği bir kolyeyi takmıştım hediyeden 4 yıl sonra vefat eden babam da düğünümde benimle olabilsin diye.


Bunu bilen sevgilim de hep eski İstanbul’u yaşamak ister benimle. Eski abajur şapkalarını, kocaman duvar saatlerini bulur hep bana. 6 ay sonra modası geçecek bir yüzük yerine torunum bile taksa hoşuna gidecek takılar alır bana.

Bu yüzden istedim ki öyküsü olan bir vişne likörü yapayım, uzun uzun anlatayım, içerken de o geçen kocaman 3 ayı anayım konuşayım. Lökörün her yudumunda ben evlenirken yine kendi düğününe gelen bu likör takımını bana hediye eden yengemi anıp yepyeni öyküler yazayım.



Not:
1-Tarif sevgili Acemi Aşçı’dan, kendisine bu güzel lezzet için çok teşekkür ederim.
2-Tatlı içki sevmeyen biri olarak seneye ½ kg tozşekeri 1-2 yemek kaşığı kadar azaltmayı planlıyorum, ama siz normalde tatlı içki severseniz tarif hiç de öyle fazla şekerli falan değil.
3-Likör yapımı tamamlandıktan sonra taneleri atmayıp buzluğa aldım, çok yakında o güzelim taneler ile brownie ve pasta yapmayı planlıyorum.


Vişne Likörü

Malzemeler

1 kg vişne
½ kg tozşeker
1 büyük şişe votka

Hazırlanışı
1-Vişnelerin saplarını ayıklayıp yıkayın.
2-Bir kavanoza 1 kat vişne 1 kat tozşeker dizin. Ağzını sıkıca kapatıp balkonunuzun en çok güneş alan yerin koyun.
3- 1 ay boyunca her gün kavanozu 1-2 kez sallayarak güneşten eriyen şekerlerin suyunu salan vişne ile karışmasını sağlayın.
4- 1 ayın sonunda kavanoza votkayı ekleyip kapağını sıkıca kapatın ve mutfak dolabınızın en serin ve güneş almayacak yerine yerleştirin.
5-2 aylık bekleme süresinden sonra likörünüz hazır. Taneleri ayırıp likör şişesine koyarak oda sıcaklığında muhafaza edip tüketebilirsiniz.


Devamı için tıklayın..