26.12.2010

Muhabbet Teyze

Kahve Dünyası’nda oturmuş arkadaşımı bekliyorum. Bir sade Türk Kahvesi söylemişim, bir de yanında içeceğim puromu çıkarmışım çantamdan, çakmak istemek için garsonu kolluyorum. Derken bana seneler once yine Eminönü’nde yaşadığım Pamuk Teyze hikayesini anımsatacak bir hikaye yaşıyorum, hem de yaşadığım gerçek mi değil mi bilemeden…

İki gündür belim ağrıyor, doktora gittim ki bir yığın detay, gider gitmez başlanan bir fizik tedavi, üstelik seanstan yeni çıkmışım canım da bir yanıyor ki… Bunlara konsantre olmuşken yanıma geliverdi Muhabbet Teyze. Üzerinde yere kadar kahverengi bir palto var, başında mavi çiçekli başörtüsü, elinde de kocaman siyah bir poşedi. ‘’Masa boşsa oturabilir miyim evladim’’ dedi, tabii buyrun dedim ama o buyrun demek kolay mı. Ne çok şey duyuyor, ne çok şey okuyoruz gazetelerde. Dilenciler, hırsızlar, deliler, arkadaşlarımızın başlarına gelenler. Ben otur dedim Muhabbet Teyze’ye ama belimin ağrısı falan geçti başladım Muhabbet Teyze’nin ne yapmaya çalıştığına….

Oturur oturmaz tobasından bir anahtarlık çıkardı üzerinde pembe giyisiler olan bir kız bebek anahtarlığı. ‘’Bunu sana yılbaşı hediyesi olarak vermek istiyorum’’ dedi. Art niyetliyiz ya, içimiz ruhumuz kurumuş bizim hemen ‘’satıyormuydun bunları’’ dedim ve yüzüme bir tokat gibi çarpan cevabı duydum. ‘’Satmıyorum kızım hediye ediyorum, çünkü hediye ederek sevindirdiğim bir gönülden dua kazanıyorum hem de milyon dolarların kat katı edecek kadar’’ dedi. Teşekkür ettim hediyeyi aldim. ‘’Bir arkadaşını bekliyorsun al bunu da ona hediye et, ikinizin de böyle melek gibi bebekleri olsun’’ dedi, arkadaşımın geleceğini, hele ki hamile olduğunu biliyormuşcasına…



Garsonu çağırdı sonra, çıkardı bir anahtarlık da ona uzattı, garson almak istemedi satıyor sanarak, o an düşündüm ki Muhabbet Teyze o anahtarlıkları satsa, biz de para verip satın alsak ne kaybederiz ki? Garsonlar almak istemedi, Muhabbet Teyze’yi kaldırmak istediler masadan seyyar satıcı sanarak, o an yerin dibine giriyor gibi hissettim kendimi ‘’Teyze benim misafirim’’ diyebildim kısık bir sesle…

‘’Teyzecigim sen torunlarına mı aldın bu hediyeleri’’ diyecek oldum sonra. ‘’Yok be evladim dedi, torunlarımın bana geldiği mi var, biri Ankara’da biri Pendik’te yıldan yıla bi karış suratla gelirler ona da’’dedi. Oysaki ben sabah fizik tedaviye girmeden Radikal Gazetesinde anneannesi haftalardır yoğun bakımda olan bir kadının ona yapmaya çalıştığı vedasını okuyup, birkaç ay evvel hastalığı sebebi ile ellerimizin arasında vefat eden anneannemi hatirlamış, aklımda keşkelerle dolu bir sürü cümle kurmuştum. Bu kadar tesadüf olacak iş miydi, bu güzel güneşli cuma gününde, üstelik kızkıza bir Eminönü turu yapacakken, aklımı devre dışı bırakıp gönlümü eğlendirecekken bu kadar soru işareti gerekli miydi bana, küçücük aklıma?

‘’Ben her sene alışverişe çıkıyorum yavrum’’ dedi. ‘’Hediye vermek çok büyük sevaptır, hele tanımadığın insanları sevindirmek çok daha büyük sevaptır. Ben hediyelerimi alıp, güzel insanlara hediye eder onları düşündürürüm’’ dedi. Teşekkür ettim Muhabbet Teyze’ye. Ben de ona hediye vermek istediğimden, ama yanımda ona verebilecek birşeyim olmadığından bahsettim, bir türk kahvesi ismarlamak istedim tamam dedi. Kahvesi gelene kadar sohbet ettik Muhabbet Teyze ile. Çocukları ayrı, torunları ayrı yerlerdeymis, kendi başına otururmuş Fındıkzade’de, zaman geçirmek için de böyle gelip dolaşırmış İstanbul’u bir başına. Yalnızlık dedim, sen benim en korktuğum şeydin, neden hatıratırsın kendini bana olmadık zamanlarda? Seni hatirlayip seni kabullenmeye ihtiyacim var biliyorum ama hastayım be en büyük korkum, ancak kendimle ugrasiyorum git basimdan diye bağırasim geldi birden sustum.

Arkadaşım geldi, Muhabbet Teyze kahvesini bitirdi kalktık. Kalkarken kendisine hçbirşey hediye edemediğimden dolayı mahcubiyetimi sundum. Bana ‘’Bu sigarayı içme kızım, bana vereceğin en büyük hediye budur’’ dedi. Tamam Muhabbet Teyze dedim, içmeyeceğim söz!

Kalktık yürüdük sonra sessiz sessiz. Aklımda en son ne zaman tanımadığım birini sevindirmek için birşeyler yaptığım, karşılığında koca bir boşluk?

Sahi bir ne zaman bize hediye vermek isteyen birinden korkar olduk? Ne zamandan beri iyiliği bile kötülük zannedip gardımızı alıp sonra bakıyoruz karşımızdakine?
Ne zaman birilerine iyilik yapmayı istemekten vazgeçtik?
Ne zaman bu hale geldik ne zaman?a

Çok düşündüm, hala da düşünüyorum.

1 yorum:

Zeynep dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.