23.01.2010

Divane Aşık Gibi

Güneş doğar, güneş batar, ama insan uyumaz bazen düşünür...

Günlerden Cuma, saat 00:49, ben varım şarabım var, bi de fırtınanın sesi, hani şu gunlerdir bekledigimiz fırtınanın naif sesi. Divane aşık gibi ‘’divane aşık gibi’’ yi dinliyorum. Ah diyorum, burda koynumda olsaydı, saat kaç olursa olsun uyandırırdı beni bu fırtınanın sesine, kalk Zeynep derdi, senin havan gelmis. Ve ben gecenin kacı olursa olsun kalkardım, çam ağaçlarına bakan salonun kucuk camının önüne oturur fırtınayı seyrederken elinde sıcacık bir bardak süt ve battaniyeyle girerdi salona. Bilmezdi ki ben fırtınaya degil onun gelme ihtimaline aşıktım oysa, yanımda olmasa fırtına neye yarar ki? Allahım diyorum gittiginden beri, ya benden once çeker giderse bu dünyadan, o zaman kim anlar beni, kim anlar geceleri uykumda kendimi acıtırcasına bagırışlarımı, korkularımı. Kim bilir benim en çok üzüm ekmek ve peynir sevdigim sabah kahvaltılarımı? Sahi ya uzun uzun anlatip ifade etmeye calismiyorum ki kendimi bir bakıyorum yeşil gözlerine, o anliyor beni de ötesini de...



Gunlerdir yazmamı bekleyen o kadar kişi var ki, biliyorum. Napıyorum, ne ediyorum merak ediyorlar. Çokça da yazı yazdım yayınlamak icin, ama hiçbirini ekleyemedim buraya, az evvel de hepsini sildim gitti yazıldıkları yerden. Günler geliyor ve geçiyor bu aralar, ben oylece duruyorum sanki, bir masanın altında çok büyük bir sarsıntının bitmesini bekler gibi. Basım ellerimin arasında, ne kadar acırsa acısın canım bitecek diyerek sabretmeye calisiyorum. İnsanlar ‘’Biraz daha alisabildin mi’’ diyor bana içimden kızıyorum onlara. Bu alısabilecegim, alısmak istedigim bir durum degil ki! Hem ben ‘’ilk bekleyen sen misin’ ciler kadar basit hissedemedim ki hayatta hiçbir zaman. Şu gun su saatte bu düşüncelerle başbaşa olan benim cunku başka kimse degil!!!

Kendimi yapayalnız hissediyorum çokça. Nasıl anlatırsam anlatayım anlasılmaz durumlar içerisindeyim. Bilgenin dedigi gibi, senin en çekici ama en zayıf yönün bu. Sahi ben de boyle miyim?

Koskoca bir hafta sonu var şimdi eskiden gecip bitmesin diye zamanı durdurmak istedigim şimdilerde bitsin de Pazartesi olsun diye saatleri saydıgım. Evimden, esyalarımdan, en cok da mutfagımdan uzaktayım, yine de fırsat buldukça mutfaga girip birşeyler yapmaya çalışıyorum. Fotograftakiler de gecen Pazar mutfakta Aretha Franklin dinleyip kendi kendime dans ederek yaptıgım portakallı kekler. Yalnızlıgı paylaşmaya iyi gelir!

Portakallı Cupcake

Malzemeler


3 yumurta
2 su bardağı şeker
1 su bardağı zeytinyağ
2 adet rendelenmiş portakalın kabugu
1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
3 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı tuz

Yapılışı

1-Fırın ısısını 180 dereceye getirin
2-Yumurta ve şekeri beyaz olana kadar çırpın.
3-Yağ, portakal kabugu rendesi ve portakal suyunu ekleyip karıştırın.
4-Un, kabartma tozu ve tuzu ekleyip cupcake kaplarına dökün
5-18-20 dakika kadar pişirin.

4 yorum:

ANNEMİNELİ dedi ki...

Blogunu çok sevdim,takipcinim,herşey için ellerine sağlık,bendende sevgi ve saygılarrrrrrrr.

Sibel dedi ki...

Zeynepciğim, eninde sonunda beni de bekleyen zamanları senin geçirme hikayen yüreğimin ta içinde bir yerlere dokunuyor.. Ah diyorum acaba ben ne yapacağım, ne halde olacağım.. Ne diyebilirim.. yine de yalnızlıkta paylaşılan kekler biraz iyi gelir her zaman. Eline sağlık canım.

İnci Yemek dedi ki...

merhaba pudigli kurabiyenizi hazırladım nefis oldu paylaşımınıza çok teşekkürler:)
top keklerde nefis görünüyor ellerinize sağlık.sevgiler..

Hülya dedi ki...

Sevgili Zeynep,
Yazında neye takıldım biliyor musun,
"ya benden önce çekip giderse bu dünyadan.."
Son 4-5 aydır hep aklımdan çıkarmak istediğim bir korku bu...Hatta yardım almayı bile düşündüm (korktuğum başıma gelirse korkusu )
Ekim ayında çok sevgili bir dostum aniden hiç beklemediğimiz bir anda eşini, dünya tatlısı 2 yavrusunu bırakıp gitti bu dünyadan..(http://birtutamzencefil.blogspot.com/2009/10/blog-post_27.html)
Biz dostları olarak çok büyük acı yaşadık ama eşini düşünmeye başladım sonraları; hayatının ne kadar değiştiğini zorlaştığını...
Kendime döndüm sonra ya O'na bir şey olursa...
Düşünmemeye çalışıyorum şimdilerde negatif düşüncelerin negatiflikler getirdiğini biliyorum...
Birlikte yaşlanacağımızı hayal ediyorum...
Zeynep'ciğim, benim eşimin mesleği askerlik yaklaşık 13.5 yıllık evliliğimizde öyle çok ayrılıklar yaşadık ki..
En yakın örnek şu an..1.5 yıldır o Ankara dışında görevli tayininin çıktığı yere biz gidemedik, benim işim oğlumun eğitimi vs..
10-15 günde bir hafta sonu ziyaretine geliyor..
Allah sağlık versin sayılı gün çabuk geçer...
Gecenin bir yarısı yazdım bunları sakın akıl veriyor gibi düşünme Zeynep'ciğim sadece daha kötülerin de varolabileceğini bilmen için yüreğini birazcık ferahlatabilmek için yazdım.
Sevgi ile kal