5.10.2008

Mış gibi...

Birsürü serzeniş dinlediğim bir bayram daha geldi geçti benim için. Bayram olmasa göreceğimin olmadığı gibi göresimin de gelmediği birsürü ama birsürü insanı görüp onlarla ortak konu bulma yarışına dönüşüyor bayramlar benim için. Bir tek anneanneme gittiğimde karşılaştığım akrabağlarımdan hissettiğim aidiyet duygusu iyi geliyor bana. Bu kadar geçmişine bağlı, nostaljiyi ve eski anıları seven biri için bayramların bu kadar azaba dönüşmesi de ayrı bir ironi olsa gerek

Belki de biliyorum ki ne o bayram sabahları geri gelecek hayatıma, ne ağzıma attığım bir lokumun tadı eskisi ibi tatlı gelecek bana. Belki de bu kabul edilmişlik soğutuyor beni bayramlardan. İnanın devletin 9 gün tatil açıkladığını duyduğum anki ilk tepkim eşime ‘’biz 9 gun ne yapacağız’’ şeklinde olmuştu. İş hayatımda operasyon zamanlarında da bayramlarda hep çalışmak isteyen ben olmuşumdur zaten. Zira sonradan da bir kısmını çalışmak zorunda kaldığıma da hiç tepki bile vermedim mışıl mışıl da çalıştım. Sıkıntılı bir günümde bir telefon açıp da manevi destek bile isteyemeyeceğim bir büyüğün elini öpmek, suni, yapmacık ya da şu görev olsun diye yapılan birsürü şeye benziyor bence. Genellemiyorum, bir kahve içmek ya da sadece sarılmak için günlük koşuşturmacadan telefon bile açamadığımız insanları görmek için vakit ayırmayı demiyorum ben, gitmediğiniz zaman durumu ailevi bir meseleye dayandırabilecek kadar kötü niyetli, ya da ağzımızda tad bırakmayacak kadar huysuz akrabalardan bahsediyorum.

Neyse durum benim için bu kadar vahimken de sadece laf olsun vakit geçsin diye ‘’nasilsin’’ şeklimdeki soruma da, ‘’iyiyim’’ diye cevap vermek yerine uzun uzadıya şikayetlerini aktaran insanlara daha bir sinir oldum durdum. Hiçkimsenin, üstelik de dini bir bayram gününde bile şükür edip de iyi olamadığı sohbetler de bayram sonunda zihnimde birsürü soru uyandırdı benim. Yaşadığım şehirde, en azından diyalog kurdugum çevremde artık kimse iyi değil. Bir kere herkes işinden şikayetçi. Ya az kazanıyor, ya kazandığı yetmiyor, ya işinde ona takmış kuyusunu kazan birileri var, ya sabah mesaisinde uykusu bölünüyor falan filan...Herbirine de ‘’ e çalışmayın kardeşim o zaman’’ diyesim geldi, bir dahaki bayrama sakladım. Yahu benim bayram günü ele güne bile şikayet edecek kadar çekilmez bir hayatım olsa, şu an çok farklı şeyler yazar olurdum herhalde.

Günün sonunda birsürü insanın ‘’mış gibi’’ yaptığını farkettim. Mutluymuş gibi, iyiymiş gibi, huzurluymuş gibi... Oysaki ‘’mış gibi’’ yi konuşmamamız gereken kadar bile kısa hayatlarımız varken...

Bu genceceik, yeni evli henüz en çok 30 lu yaşlarındaki insanlar, 30 sene sonra sağlıklarını, güzelliklerini, güçlerini, en önemlisi de sabırlarını kaybettikleri zaman ‘’nasılmış gibi’’ yapacaklar çok merak ediyorum...

Bütün bu abuk bayram sohbetleri lakıdanırken, bayramdan evvel bir dostuma doğum günü için yapıp paketleyip işyerine gönderdiğim bu şeftalili tartın hangi resmini yayınlasam diye düşündüm. Bu sayede ‘’dinliyormuş’’ gibi yaptım, onlar da karşılığında bana dinlediklerinden dolayı ‘’mutluymus gibi’’ yaptılar. Böylece bir daha ki bayrama kadar sakinleşmek üzere iç dünyama çekiliverdim...

Tarif tabiki tart ustası sevgili Cafe Fernando’dan. Orjinali ve pek tabiki detaylı anlatımı için Cafe Fernando’ya uğramanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Ben kendimce kremasında birkaç değişiklik yaptığım için uyguladığım tarifi de sizinle paylaşmak isterim;

Malzemeler

Tart için

• 1,5 su bardağı un
• 1/2 su bardağı pudra şekeri
• 1/4 çay kaşığı tuz
• 125 gr tereyağı
• 1 yumurta sarısı

Krema için

• 2 su bardağı süt
• 4 yumurta sarısı
• 1/2 su bardağı şeker
• 1/3 su bardağı buğday nişastası
• 1 paket vanilya
• 3,5 çorba kaşığı tereyağı

Üzeri için

• 4 Adet şeftali
• Tart jölesi
• File fıstık

Hazırlanışı

1. Fırını önceden 190C’de ısıtın.
2. Yoğurma kabında unu, şekeri ve tuzu karıştırın. Küp küp kestiğiniz soğuk tereyağı ekleyip minik bezelye büyüklüğünde parçalar haline gelene kadar karıştırın. Yumurta sarısını ekleyin ve biraz daha karıştırın. Bir pişirme kağıdının üzerine hamuru döküp yuvarlak bir top hale getirin. Buzdolabı poşetine koyun ve buzdolabında en az 1 saat dinlendirin.
3. Tart kalıbını yağlayın, bu hamuru ortasına koyun ve parmaklarınızla kenarlarına ve tabanına yayın. Pişirme kağıdı tart hamurunun üzerine serip nohutları tepesine yerleştirin ve fırına verin. Bu şekilde 25 dakika pişirdikten sonra nohutları ve folyoyu kaldırıp 8 dakika daha pişirin.
4. Bu arada ufak bir tencerede sütü kaynatın. Başka bir kapta yumurta sarıları, şeker, vanilya ve nişastayı çırpın. Hızlıca çırparak süte ekleyin ve karıştırın.
5. Ateşten alıp tereyağını ekleyin ve karıştırıp soğutun.
6. Tartın üzerine kremayı yayın, üzerine ince dilimlediğiniz şeftatileri dizin.
7. En üste de tart jölesini döküp fıstıklar ile süsleyin..

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Seninle bayram konusunda aynı fikirdeyim.Bazen nasıl azaba dönüyor benim için anlatamam.Eskiden bayramlarda mutlu uyanırdım şimdi sinir stres dolu uyanıyorum.Neyse tart bir harika görünüyor ellerine sağlık

Adsız dedi ki...

Sevgili Zeynep,bende sana katılıyorumçİnsanlar iş bulana kadar atla karayı seçiyorlar ama sonrasında da mutlu olunmuyor.Ben artık insanlardaki doyumsuzluklardan dolayı şükretmeyi unuttuklarını düşünüyorum.Artık mutlu olma kriterleri maalesef çok maddesel.Sonumuz ne olur, artık bilemiyorum...tart çok nefis,ellerine sağlık,sevgiler

zehra

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.